Haziran ayının son günlerinde Riders of Justice filminden bir yazımda kısaca bahsetmiştim. Bu yazımdan sonra bu kadar güzel bir filmi neden bu kadar kısa anlattığıma dair birkaç eleştiri aldım. Bende bu eleştirilerin üzerine film hakkında uzun bir yazı yazma kararı aldım.
Riders of Justice ya da orijinal diliyle “Retfærdighedens Ryttere” adlı film bir Danimarka yapımıdır. Filmin senaryosunu Nikolaj Arcel, Anders Thomas Jensen ikilisi yazarken filmin senaristlerinden de biri olan Anders Thomas Jensen filmin aynı zamanda yönetmenliğini üstlendi.
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımız başrolde sadece Danimarka’nın değil aynı zamanda dünya sinemasının da yakından tanıdığı Mads Mikkelsen’i görüyoruz. Mads Mikkelsen’i birçok sinemasever James Bond: Casino Royal, King Arthur, The Hunt “Jagiten”, Star Wars: Rouge One gibi filmlerden muhakkak hatırlayacaktır. Bu yazdığım filmlerden özellikle The Hunt “Jagiten” şayet bu filmi izlememiş olanınız varsa muhakkak izlemesini tavsiye ederim.
Neredeyse bugüne kadar oynadığı tüm filmlerde büyük başarı yakalayan Mikkelsen’e bu filmde, Andrea Heick Gadeberg, Nicolas Bro, Lars Brygmann, Nikolaj Lie Kaas gibi isimler eşlik etmişler.
Riders of Justice filminin konusu
Markus paralı asker olarak yurt dışında iken karısı ve kızı bindikleri bir metroda yaşanan patlamaya maruz kalırlar ve Markus’un karısı bu patlamada hayatını kaybeder. Markus olay sonrası ülkesine geri döner ve kızı ile yaşamaya başlar.
Metro kazasında Otto adlı bir kişi Markus’un eşi ve kızı Mathilde’ye yerini vermiştir. Otto aslında işinde çok iyi olan bir analizcidir. Ama olay günü sunum yaparken yakın arkadaşı ve aynı zamanda birlikte çalıştığı Lennart’ın yaptığı açıklamalar sonrasında işten kovulmuşlardır.
Otto kaza sonrasında küçük bir araştırma yaptığında olayın polis tarafından her ne kadar kaza olduğunun açıklanmasına rağmen bir saldırı olayı olduğunu, metroda bulunan polis tarafından korunan ve birkaç gün sonra mahkemede şahit olarak kullanılacak olan bir suçlunun öldürülmesi için planlandığını fark ederek Markus’un yanına Lennart ile birlikte gider.
Markus eşinin ölümüne sebep olanlardan intikam almaya karar verir ve Otto ile Lennart’tan kendisine sadece kişileri tespit etmeleri konusunda yardımcı olmalarını ister. Otto ve Lennart, Markus’un bu teklifini kabul ederlerken gruba iyi bir hacker olan yakın arkadaşları Emmenthaler’i de dahil ederler. Bu üç yakın arkadaşın ortak özellikleri hepsinin birbirinden başka arkadaşları olmadıkları gibi hepsi de aslında biraz kaçık tipler olmasıdır.
Artık Markus ve arkadaşları metrodaki patlamanın arkasındaki suçluların cezalarını kendileri kesmek için bir adalet arayışına girerler.
Riders of Justice bu yılın başından beri belki de izlediğim en güzel filmlerden birisi. Aksiyon yanında mizahi yönüyle de ön plana çıkıyor. Filmin bazı sahnelerinde ise yer yer duygusal ve psikolojik harmanlanmış bir film izliyorsunuz. Aslında filmde dram, komedi, aksiyon, mizah hatta aklınıza ne geliyorsa her şey var. Kadronun tamamının oyunculuk performansları neredeyse mükemmelin üstünde olmuş. Yaklaşık 1 saat 55 dakikanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz dahi. Filmdeki diyaloglardan dahi sıkılmıyorsunuz. Bana göre Avrupa sinemasının 2020 yılında yaptığı en iyi üç, beş filmden birisi diyebilirim. Filmi izlerken özellikle bazı diyalog sahnelerinde gülerken bir anda boğazınız düğümlenecek bir dram anı yaşıyorsunuz. Film aslında bir yerde hayatta bazı şeyler kader mi yoksa tesadüf mü? Sorusunu izleyenlere sordutturuyor.
IMDB puanı 7.6 olan bu filme ben 10 üzerinden 9’u çok rahat bir şekilde veriyorum. Bu filmi izlerken, hem gülecek, hem hüzünlenecek hem heyecanı dibine kadar yaşayacaksınız. Muhakkak izlemenizi tavsiye ediyorum.
Kamil Hızer / Magazinname.com