Netflix ekranlarında 15 Şubat günü Lidia Poët’in Hukuk Mücadelesi adlı dizisi yayınlandı.
Lidia Poët’in Hukuk Mücadelesi ilk sezonu 6 bölümden oluşurken dizinin yönetmenliklerini Letizia Lamartire, Matteo Rovere ikilisi üstlenirken Matilda De Angelis, Eduardo Scarpetta, Pier Luigi Pasino gibi İtalyan sineması ve dizilerinin tanınmış isimleri rol aldılar.
Dizi aslında gerçek bir öyküden yola çıkılarak hazırlanmış. Dizinin kahramanı ve diziye ismini de veren Lidia Poët 1885 yılında İtalya’nın Torino kentinde doğmuş ve iyi bir eğitim aldıktan sonra 1878 yılında Torino Hukuk Üniversitesi’ne kaydolduktan sonra 1881 yılında başarı ile mezun olmuş bir kadın.
Lidia Poët mezun olduktan sonra avukatlık yapmak istemiş ve daha ilk davasında baro tarafından kadınların avukatlık yapmasını engellemesi üzerine avukatlık yapamamış ve 1949 yılında 93 yaşında ölene kadar kadınların avukatlık yapması ve seçme, seçilme haklarına sahip olması için mücadele etmiş ama bu mücadelesinde sadece kadınların seçme hakkını aldıklarını görmüş ama kadınların avukatlık yapmasına izin veren kanunun görmeden hayatını kaybetmiştir.
Şimdi bu kadar bilgi verdikten sonra gelelim dizimize. Lidia Poët’in Hukuk Mücadelesi ilk sezonu 6 bölümden oluşurken ilk bölümü 52 dakika diğer bölümler ise 40 dakikadan oluşmakta. Yani boş bir gününüzde veya akşamınızda tam çerezlik bir dizi.
Oldum olası gerçek hayat öykülerinden yola çıkılarak yapılan dizi ve filmlere ilgi gösteririm. Bu dizi için övgüyle söyleyebileceğim o kadar çok şey var ki. Mesela çok başarılı bir dönem dizisi olmuş. Kullanılan mekanlar, dekorlar ve kostümler oldukça başarılı.
Dizinin her bölümü farklı bir suç dosyası içerirken diziyi izlemeye başlarken farklı bir düşünce ile başlayacaklara kısa bir spoiler vermek isterim. Dizi bir hukuk mücadelesi üzerine kurulmamış. sahip olmamasına rağmen ağabeyi sistanı olarak davalar alıyor ve bu davaları çözüyor.
Lidia Poët (Matilda De Angelis) avukatlık yapma hakkı elinden alınınca maddi zorluklar yaşar ve kendisi gibi avukat olan ağabeyi avukat Enrico Poët’in (Pier Luigi Pasino) evine sığınır. Evde ağabeyi, eşi , yeğeni ve ağabeyinin eşinin erkek kardeşi gazeteci Jacopo Barberis (Eduardo Scarpetta) yaşamaktadır.
İlk başlarda Lidia’nın ağabeyi dahi kız kardeşinin avukatlık yapmasına karşıyken dayanamayarak yanına asistan olarak alır ve aslında çok istemese de kardeşinin kendisine zorla aldırdığı davaları çözemeye başlarlar.
Evet her bölümde ayrı bir suçluyu adeta ipten alan Lidia’yı izlerken bu kızın içine Sherlock Holmes’mı kaçmış diyeceksiniz. Çünkü tüm suçlamaları adeta bir Sherlock Holmes edasıyla olayı, olay mahallini ve tanıkları inceleyerek savunuyor.
Yukarıda belirttiğim gibi dizi bir biyografik dizi hiç değil. Hukuk mücadelesi veren bir kadının mücadelesi de değil. Dizi aslında bir nevi dedektif gibi çalışan ve elinden avukatlık hakkı alınan bir kadının müvekkillerini kurtarmak için giriştiği güzel bir dedektiflik dizisi.
Neredeyse tüm oyuncular büyük bir özenle seçilmiş ve canlandırdıkları karakterlere gerçekten hayat vermişler. Amiyane tabirle oyunculukların tamamı 10 numara 5 yıldız. Bunun yanında dizinin müzikleri de harika.
Tüm bunların yanında bu diziyi izlerken bizim Türk dizileri bir an aklıma geldi. Salak salak diyaloglar ve gereksiz karelerle izleyicisini bayan dizilerden sıkılmışsanız bu dizi tam size göre.
Kamil Hızer /Magazinname.com