Deniz Salman’ın şiddetle imtihanı

Deniz Salman'dan şiddet üzerine çok farklı bir köşe yazısı...

Kim bilir diye başlayan bütün cümleler yanlıştır sevgili…

Kargıyı hazırladım, kim bilir kaç yüzyıldır elimde demleniyor bütün kinim ve nefretimle bilediğim, su verdiğim çelik. İçtenlik, insanoğlunun hiç ama hiç bilmediği bir kavram.
Korkak bir kelle avcısı gibi kendi kellemin peşinde koşuyorum. Koşuyorum kuyruğunu yakalamaya çalışan bir köpek gibi. Kendi benliğim bile bana oyunlar oynuyor. Tek dürüstlüğü gözlerimin içine baka baka yalan söyleyebilmesi kendine

Kendimle bu kadar çekişmem vazgeçilmez göz doymazlığım değil mi? Ben insanoğlu binlerce yıldır kendimin kurdu olmuşum.

Hadi vur yine binlerce yılın acımasız hamlesini ruhuma. Nasılsa kendine bile acımayacak kadar duygusuz bir varlıksın sen. Her tarihin ayrı acımasızlık hikayesi.

Şimdi yüzleşeme vakti desem yapabilir misin?

Sessizce duruyorsun. Ama arkamı döndüğüm an benim kargımla, benim hıncımla beni vuracağını biliyorum.

Aç bırak beni, kamçıla, büyük buluşlarınla ürettiğin silahlarınla yok et beni, önce acımasızca vurup sonra ilaçlarını sat bana…

Aldat beni, yalanlar söyle, önce aşk oyunları oyna benimle sonra yerlere vur, kıskan beni, ellerimden tutup kaldırmak yerine ayaklarımdan tutup kör kuyularda ruhuna sar beni. Karanlığında boğ beni, aydınlığından mahrum bırak. Sabrımı zorla, kendi kanında boğ beni…

İnsanlık denen karmaşaya döndür beni. Damarlarımda dolaşan sevgiyi al naylon poşetler içinde yerin yedi kat dibine göm.

Savaş sancağını hiç düşürme elinden.

Milletlere böl bizi, dinlerle tehdit et, renklerimizle alay et, dillerimizi aşağıla…

Boyum sizden kısa, gözlerim sizin gibi görmez benim, tuttuğum eli hiç bırakmam sizin gibi, yoklu değil varlıktır benim inandığım, silahlar üretmedim savaş çığlıkları atarak…

Kirpiklerimde göz yaşları akar benim, dünyayı sular sizin için ağlamalarım, bitiririm evrenin bütün susuzluklarını…

Engelliyim ben beğenmezsin beni. Sevgi ile beslenirim ben. Gülücükler eksik olmaz gözlerimden.

Hadi durma kendine benzet beni. Yok etme yemeğiyle doyur beni, mahvetme sularıyla yıka beni, kıskançlık kundaklarıyla sarıp sarmala, hasetlik suyuyla kana kana yangınlarımı söndür, mahvoluş tanrısıyla ruhumu okşa, ihanet sarmalınla büyüt, entrikalı kalbinle eğlendir, korkunç ideallerinle yetiştir beni…

Bana sökmez bunca bilgin, birikimin, taş yüreğin…

Bir kırık dal gibi sürüklenip gidecek benliğim önünde ereğin…

Asla bilemedin oyunun sonunu zavallı. Ben bildim sevginin galip geleceğini. Göz göze filizlenecek aşk… 

Bir aşk masalından kaçıyorum; bir masalın aşkından…

Bir yanıt yazın