Ece Er yazdı; “Hazal Kaya ve Ali Atay’ın Oğlu Fikret Ali Doğmadan Ünlü Oldu”

Doğmadan şöhret olanlar kervanına Fikret Ali Altay'da katıldı...

Bu yazıyı yazma sebebim ne Hazal Kaya’nın ne de Ali Atay’ın kariyer başarısıdır. Bu yazının tek sebebi Fikret Ali Atay’dır. Fikret Ali annesi Hazal Kaya’nın ne kadar ünlü biri olduğunu henüz bilmiyor. Babası Ali Atay’ın sinema filminin gişesi ile de henüz ilgilenecek durumda değil. Ama fark edemediği ününü anne karnında yakaladı Fiko bebek. Şimdiden Fikret Ali’nin hayran kitlesi oluştu. Bu bir şans mı, yoksa bir yazgı mı? Bence küçük Fiko’nun başına gelenler kadersel bir döngü.

Evet, hayranları daha Fikret Ali’nin yüzünü görmeden “Fiko” demeye başladı. Fiko’nun bundan daha haberi yok. Hazal Kaya ve Ali Atay çifti 18 Kasım günü ailelerine gelen üçüncü şahısla gerçek bir aile olmanın tadını yaşadılar. Fiko 2.68 kilogram ve 46 santim doğdu. Hayranları onun kilosunu az buldular. Ama normal bir bebek kilosu 2.5 kilogramdan başlar. Boyu biraz kısa çünkü 48 santim de normal bebek boyunun ilk basamağı olarak başlıyor. Ama küçük bebekler daha hızlı büyürler. Ayrıca  Hazal Kaya da uzun boylu bir anne değil tıpkı benim gibi… yani şuanda her şey normal görünüyor. Hastaneden ya da aileden ekstra bir açıklama gelmediği sürece de bu doğumu normal kabul ediyoruz. Sağlıklarında da endişe edilecek bir durum söz konusu değil gibi görünüyor.

Fiko ve Hazal’ı merak edenlere birkaç şey açıklamak için klavyemin başındayım.

Bir kadının en üst derecesi “anne” olduğu andır. Öyle bir haz yaşar ki gözleri dolar annenin. Bu gözyaşı annenin bebeği için süt olur, mutluluk olur, umut olur. Hazal’ın bebeği ile kavuştuğu o anın fotoğrafında olduğu gibi… Bu mutluluk sınırsız bir duygudur. Biz Türkler için doğumdan sonra ki süreye “loğusalık” denir. Bu süre anne ve çocuğun birbirlerine alışma süresidir ve 40 gün boyunca sürer. Genelde evde ve birlikte geçirirler bu süreyi. Anne için loğusa yatağı hazırlamak bile geleneklerimizin olmazsa olmazıdır. Tıpkı bebeğin odası gibi annenin odası da süslenir. Annenin yatacağı yatak sıradan çarşaf takımları yerine daha özenle ve daha süslü çarşaflar ile hazırlanır. Anne ve bebeğin konforu için her aile kendi bütçesi ile bu odayı süsler. Anneye aileden birileri bu süreçte yardımcı olur. Tabi ailenin bütçesi ve daha sonrası için de ekstra bir yardımcı da görevi üstlenir. Doğum yapan annenin saçlarına ve hatta bebeğe kıyafetlerine kırmızı bir kurdele bağlanır. Bu tıbbın açıklayamayacağı bir gelenektir. Anne ve bebeğe “Al Basması, Al Karısı, Al Teyze…” gibi adlar verilen kötü ruhların onları rahatsız etmemesi adına yapılan “Şamanik” gelenektir. Bebek ve anneyi ziyaret edenlere “Loğusa şerbeti” adıyla bilinen kırmızı, içinde badem ya da fındık gibi kuruyemişlerin de bulunduğu soğuk ve tatlı bir içecek sunulur. Bu içecekten anne de içer. Şekerli ve besleyici bu tatlı içecek annenin bebeği için süt yapmasını kolaylaştırdığına inanılan bir içecektir. Ziyaret edenler ailenin yakın çevresidir. Bu ziyarette bebeğe ve anneye hediyeler sunulur. Bu hediyeler içinde en çok altın takılarak gelecek günlere yatırım yapılması hedeflenir.  Bu 40 günlük süre içerisinde anne ve bebek dış dünya ile çok iletişim içerisinde olmazlar. Birbirlerine,  yeni yaşam düzenlerine alışmaları içindir bu sessiz süreç. Yorucu 9 aylık bekleme sürelerinin geçişinde yorgunluğun atılması için geçirilen bir alışma ve dinlenme süresidir.  40 günlük olan bebek için “ 40 çıkartması, 40 Uçurması…” gibi adlar verilen özel bir tören yapılır. Bu törende bebek yıkanır. Mümkünse bebeğin yıkanacağı suya altın konur ve bu su ile bebek yıkanır. Böylece bebek artık aile fertleri ve yakın çevre dışında kalanlara yüzünü gösterebilir. Bu 40 günlük sürede çocuğa konacak isim belirlenmiş ise İslamik gelenek ile bebeğin kulağına ezan eşliğinde adı üç kere fısıldanır.

Şimdi bunları neden yazdın sorusu ile karşılaşacağımı biliyorum. Hazal ve Ali çifti Fiko için bu gelenekleri yaptı mı, yapamadı mı bilmiyorum ama işin özü Türk gelenekleri böyledir.

Sevgili okuyucu evet bu ülkenin geleneklerini hepimiz biliyoruz ama Hazal Kaya ve Ali Atay’ın dünyada pek çok takipçisi var. Benim posta kutum dünyanın her yerinden gelen meraklı pek çok mesaj ile dolu. Yani bu sessizliği endişe ile karşılayan bir kitle var ve onlara açıklama yapmak zorunda hissediyorum. Hazal ve Fiko 40 günlük bu süre içinde geleneklere uygun bir hayat mı sürüyorlar biz bilemeyiz. Ama kendilerince bu süreyi şenlikle kutladıklarına eminim. Fiko zaten anne karnında ünlendi. Uluslar arası üne sahip olan aile fertleri gibi Fiko da hayranlar tarafından çok merak ediliyor. Ben satırlarımı yazarken belki de Kaya-Atay cephesinden Fiko ile ilgili açıklamalar medyada yerini bulacak. Gene de yurtdışından takip edenler için bu yazıyı kaleme almak zorundaydım. Endişe edilecek bir şey yok demek zorundayım.

Her şey yolunda ve Fiko aramıza hoş geldin. Hayatta yürüdüğün yol açık, ışıklı ve şanslı olsun. Fiko bil ki çok seviliyorsun, adınla bin yaşa….

Hayatta adınızla bin yaşamanız dileği ile…

Bir yanıt yazın