Yaşamımızın bir bölümünde mutlaka ”lanet olsun ya; yok yok olmadı bu kapa kapa, ben yeniden başlamak istiyorum dediğimiz bir durum var olmuştur. Tıpkı video oyunlarındaki karakterimizin öldükten sonra tekrardan doğup oyunun yeniden başlaması gibi biz de bu durumun getirilerini veya götürülerini çöpe atıp sıfırdan başlamak isteriz. Hmm sıfırdan başlamak, bu tasviri sevdim. Arama motorunuza sıfırdan başlamak yazarsanız konuyla ilgili sayamayacağınız kadar çok yazı ile, podcast ile, video ile ve sıfırdan başlama hikayeleri ve bunu üzerinden verilen tavsiyeler ile karşılaşırsınız. Yeniden veya sıfırdan başlamanın girdiğim her sitede farklı bir anlatımıyla karşılaştım, ortak olarak gördüğüm tek şey ise sorunu çözen kilit anahtarı konumunda olmalarıydı. Eğer dünyanız alt üst olduysa ya da sadece yaşamınızda var olan olgulardan memnun değilseniz ve farklılık arıyorsanız o zaman çözüm basit ”yeniden başlayın”. Peki bu gerçek bir çözüm müdür yani bunun yerine konuyla ilgili hislerimiz hakkında düşünsek, bize kattığı tecrübeleri ayrı bir yere koysak ve sadece yolumuza devam etsek olmaz mı? Bu sorunun cevabını sizlere bırakıyorum dostlarım, geçelim incelememize.
Bugün incelemesini yapacağımız Demolotion (Türkçeye çevrilişiyle Yeniden Başla) başrollerini Jake Gyllenhaal ve Naomi Watts’ın paylaştığı, 2015 yılında çıkmış bir Amerikan komedi-drama filmidir. Filmin konusundan bahsetmek gerekirse, kayınpederinin de ortağı olduğu iyi bir konuma sahip şirketin finans sektöründe çalışan, güzel bir eş, lüks bir ev ve arabaya sahip olan başrolümüz Davis Mitchell kısaca, Türk tipi düşünce sisteminde hayattan alabileceğini almış ve konumundan dolayı şükretmesi gereken bir insandır. Fakat daha ilk sahneden kendi hayatıyla ilgili birtakım memnuniyetsizlikleri bulunduğu görülen Davis Mitchell’in geçirdiği bir trafik kazası sonucunda karısını kaybetmesiyle düzeni alt üst olur ve bu memnuniyetsizlikler bir bir su yüzüne çıkar. Kahramanımız bu farkına vardığı memnuniyetsizliklerle ne yapacağını ve ne hissedeceğini bilemezken hayatına karısının ölümünden sonra giren yeni bir aile ile tanışır çözümü onların hayatına dahil olmakla bulur.
Gelelim filme: filmin başlangıcı filmin geri kalanına göre hızlı ve karmaşık başlıyor. Senaryo sizi direkt hikayenin içine atıyor ve çizgisel hızda akmaya devam ediyor ta ki şikayet mektuplarına kadar. Ana karakterimiz, hastanedeki atıştırmalık otomatının ile parayı yutması sebebiyle yaşadığı sorun sonucu otomatın sahibi firmaya bir şikayet mektubu yazar fakat David’in mektubunda sadece şikayeti değil hayatı ve yaşadıkları da yer alır. Bir mektup iki mektup derken biz bu şekilde David’in kim olduğunu öğreniriz. Filmde mektupların işlevi sadece bununla da sınırlı kalmaz ve Jack’i kendi hayatından kaçmasını sağlayacak o aile ile tanıştırır (spoi yememeniz için daha fazla ileri gitmiyorum, herkes sakin olsun her şey kontrolüm altında). Açıkçası hikayenin geçmişi ile şimdi arasındaki bağlantının bu şekilde bağlanmasını ben başarılı buldum ama yine de mektup yazılırken flashback denilen sahneler araya girse ve biz kahramanımızın yaşamanı kendi gözlerimizle de görsek fena olmaz mıydı diye düşünmüyor değilim dostlarım.
Senaryonun akışıyla ilgili konuşacak olursam Jake Gyllenhaal’ın (cilınhol) müthiş performansından mıdır yoksa onu çok sevdiğimden midir yoksa hikayenin ilgimi çekmesinden midir bilmem filmi izlerken bir kere bile bitime kaç dakika kaldığına bakmadım (dipnot bu benim için önemli bir kriterdir). Beklentilerinizi uçurmayayım zira hikaye sizin önünüze birçok sürpriz koymuyor veya sizi şaşırtacak ters köşeler de bu filmde aslında mevcut değil. Hikaye gidişatının da süresini yaklaşık 100 dakika diyecek olursak tempolu ve dinç olduğunu söyleyemem ama ama seyirciyi sıkmayacak bir dinamizme sahip onu da ekleyeyim.
Filmde sürpriz veyahut da ters köşe öğelerinin neredeyse hiç bulunmadığını söylesem de karakterimizin geleceği ile ilgili ne olacağını senaryo iyi saklamış ve olumlu, seyirciyi filmde tutan bir belirsizlik yaratmış. Ana karakterimiz Davis Mitchell ile aranızda ufak da olsa bir bağ oluşursa sizin de aynı şeyi hissedecğinizden eminim.
Toparlamak gerekirse Demolotion belki size kendi hayatınızla ilgili farkına varmadığınız birtakım memnuniyetsizlikleri veya monotonlaşmaları sorgulatacak çok büyük hedefleri olmayan güzel bir film. İzlemenizi tavsiye ediyor size sağlık ve huzur dolu günler diliyorum. Ayrıca bu tarz yazıları (ve sinema ile ilgili birçok içeri daha) video haline dönüştürdüğüm bir YouTube kanalım var, dilerseniz oraya da bakabilirsiniz. Linkini aşağıya bırakıyorum.
https://youtube.com/channel/UCwZIkqY_9h71e0sIxAVdLEQ
Can Turbay / Magazinname.com