Trial by Fire Amerikan adalet sistemini yerden yere vuruyor
Bugün de 2018 yılında yapılmış 2019’da vizyona girmiş, Amerikalı gazeteci David Grann’ın makalesinden uyarlanmış “Trial by Fire” filmin tanıtmaya çalışacağım.
Senaryosunu Geoffrey Flatcher tarafından kaleme alınmış bu filmde yönetmen koltuğuna Edward Zwick oturmuş. Film için başlıca rollerde benim her filminde performansına hayran kaldığım Laura Dern ve Jack O’Connel oturmuşlar.
Yönetmen ve oyuncular büyük olunca beklenti büyük oluyor
Filmin yönetmenin geçmiş yıllarda yaptığı “Son Samuray”, “Kanlı Elmas” gibi filmlerini düşününce büyük bir beklentiye giriyorsunuz. Üzülerek 10 numara bir senaryoda 5 numaralık bir iş çıkarmış. Bana göre bir sinema filminden öte bir televizyon filmi tadını verebildi. Bana göre filmi izlenebilir iki detay var. Maalesef bu iki detayda neredeyse filmin yarısında başlayan detaylar. Laura Dern zaten neredeyse filmin tam ortasına yakın bir yerlerde ilk kez ortaya çıkıyor, filmi adeta sürüklüyor. Ve Jack O’Cooner’in cezaevindeki sahnelerindeki performansı. Cezaevine girene kadar filmde gösterdiği performans yerlerde sürünüyor.
Trial by Fire filmin konusu
Todd Willingham ve Stacy Willingham çifti üç küçük kız çocuğu babası bir çifttir. İnişli çıkışlı bir evlilikleri vardır. Stacy çalışarak eve bakarken Tod akşamları çocuklarına bakarken boş zamanlarında barlarda takılan bir aile babası.
Todd bir gece evde çocukları ile uyurken sabaha karşı çıkan bir yangında ilk önce çocuklarının odasına girip çocuklarına ulaşamayınca kendisini evden dışarı atar. Komşusuna yangını ihbar etmesini söylerken eve girmeyi düşündüğü anlarda birkaç patlama olması üzerine giremez. İtfaiye gelir yangını söndürür ama üç küçük kızları yanarak can vermiştir.
Soruşturma açılır ve yangın sonrasında Todd kendi evini kundaklamaktan tutuklanır. Kısa bir yargılama süresi sonrasında Todd idama mahkum edilir. Ve Todd cezaevinde kabus dolu günlerine başlamıştır artık. Kendisini bebek katili gördükleri için gardiyanlar ve mahkumlar farklı tepkilerini gösterirler. Teksas eyaleti kanunlarına göre idam cezasına çarptırılan mahkumlar ayrı bir bölümde ve tek kişilik hücrede tutulurlar. Bu arada küçük bir dip not yargılanırken bir başka mahkumla birkaç gün aynı odada tutuklu kalmıştır. Ve beraber yattığı bu mahkum mahkemede Todd’un kızlarını kendisinin öldürdüğünü iddia etmiştir.
Uzun yıllar tek bir ziyaretçisi olmayan Todd’un tesadüfler sonucu bir oyun yazarı olan Elizabeth Gilbert ile mektuplaşmaya başlar. Elizabeth daha sonra Todd’u ziyaret etmeye başlar. Ve nedense aralarında adı konulamayan bir yakınlık başlar. Elizabeth artık Todd’un suçsuz olabileceğini düşünmeye başlar.
Tekrar yargılanması için kendince çabalara başlayan Elizabeth başarılı adımlar atsa da bu iş o kadar kolay değildir. Karşısında sadece bürokratik engeller değil başka engeller de vardır. İşin içinde baş savcıdan tutun da mahkemede bilir kişi olarak bulunan herkes aslında daha yargılamadan kafalarında Todd’un asılmasına karar verdikleri için delilleri dahi buna göre değerlendirmişlerdir.
Nihayet Todd’un infazının belirleneceği tarih açıklanır. Artık Elizabeth’in önünde az bir zaman kalmıştır.
Filmin bundan sonraki kısmını anlatırsak zaten filmi izlemenizin anlamı kalmaz. Anlattığımız satırlar aslında çok da spoiler içermiyor. İzlemeye başladığınız anda zaten bazıları kafanızda otomatik belirlenecek.
Bazı sahneler tamamen hayal kırıklığı yaratsa da …
Filmdeki yangın sahneleri çok basit ve sıradan çekilmiş. Hatta neredeyse tamamen bilgisayar efektleri kullanılmış. Benim filmi izlerken yaşadığım ilk hayal kırıklığımı bu kısımda yaşadım. Ama filmi izlerken ister istemez paran yoksa masumken bile suçlu çıkabilirsin diye düşünmeden edemeyeceksiniz. Tıpkı Türk adaletini bazı konularda yargılarken, Amerikan adaletini kesinlikle yerden yere vurabileceksiniz.
Gerçek hayattan alınmış bir sinema filminin çok daha iyi olmasını bekliyordum. Belki bütçeden dolayı masraflardan kaçmış olabilirler. Bu sorunun cevabını vermek zor. Bana sorarsanız tüm olumsuz yönlerini söylememe rağmen izlemenizi tavsiye ederim.