Bugün 8 Mart…aslında, hani hep derler ya, günün önem ve anlamına değinen birşeyler yazmak vardı aklımda.Öncelikle Duygu Asena’dan, Simon de Beauvoir veya Mary Wollstonecraft’tan bahsedecektim, vazgeçtim.İzlediğim üç tiyatro oyunundan bende kalanları aktarmak istedim.
FOK DERİSİ KAVUŞMA
Farklı dünyalarda gibi dursalar da, birbirlerine tam olarak dokunamasalar da baş başa ve bir aradaydılar.
” Ben herşey olmak istemedim.Anne olmak istedim.”
Türkmen bakıcı Gül ve Dilek bir evde, farklı iki dünyanın kozmik buluşmasını yaşarlar.Biri çocuklarını ülkesinde bırakıp, para kazanmaya gelmiştir.Diğeri anne olmanın heyecanı içindedir.
Kaybettikleri, vazgeçtikleri, özveri derken ayaklar altına serdikleri özleriyle yüzleştiler.Kendilerine biçilen rollerle de.
Bitmeyen ‘eril / dişil dünya ya da Mars ve Venüs çekişmesi’ mi desem acaba ?
Gamze Dar, Esra Şengünalp gazete, televizyon haberlerine, toplumsal belleğe sızan ve sedası kulaklarımızda yankılanıp duran hayatları başarıyla yorumlamışlar.
Oyunun Künyesi:
yazan&yöneten: Esra Şengünalp
yardımcı yönetmen: Bora Akın
oynayanlar: Gamze Dar, Esra Şengünalp
dekor: Cihan Aşar
ışık: Yasin Gültepe
teaser/afiş fotoğraf: Doruk Seymen
oyun fotoğrafları: Doruk Seymen, Emre Mollaoğlu
afiş grafik tasarım: Bıyıkof
ışık kumanda: Eren Uğurhan
ses&efekt kumanda: Azat Sunar
asistan: Hazal Yıldırım
yapım: Tiyatro Us
yapım desteği: Pax Sahne
TEN RENGİ
Bakışlarında Acı ve Hüzün Damar Damardı…
” Toprağın üstünde olmak altında olmaktan daha iyidir belki, bilmiyorum.
Yaşadım mı?
Bilmiyorum…
Bilmiyorum…”
Ölümden sonraya aktarılan bir ödeşme.Açık kalan bir defter.Sahi neden öldürülmüştü ? Eril dünyanın kuralları, yasaları karşısında kadının zaten ne adı vardı, ne de hükmü ?
” Ten Rengi ” ni izlerken Bora Ayanoğlu’nun bir şarkısı geldi aklıma.Hümeyra yorumlamıştı sanki :
” Çünkü adım kadın
Kadınım hükmüm yoktur
Çünkü adım kadın
Kadınım hükmüm yoktur..”
” Ten Rengi ” kırılmış, tuzla buz edilmiş hayatlara bir ağıt ve isyan aynı zamanda…bir çığlık derinlerden kopup gelen.Kirpikten süzülen bir gözyaşı damlası.
Kıskançlık, töreler, o ya da bu nedenle öldürülen kadınlar…
İncecik bir su gibi akıp giden, kanla yazılı hayatların hesabı yine kanla kesiliyordu.
Müge Saut’un başarılı oyunculuğu övgüye değer…yaşar kıldığı karakterlerde role kattığı sahicilik ve inandırıcılığa hayran kalmamak olasız.
Oyun boyunca Müge Saut ile adeta cam kırıklarında yürüdük.
Künye
Yazan-Yöneten: Nevzat Süs
Işık Tasarımı: Alev Topal
Müzik: Deniz Köseoğlu
Reji Asistanı: Sevinç Hasanova
Işık kumanda: Hatice Şanlı
Video – Fotoğraf: Erdi Köseoğlu
Oyuncu: Müge Saut
AMA BİR GÜN NORA, BİR GÜN
Tiyatro Boyalı Kuş Henrik Ibsen’in ” Bir Bebek Evi (Nora)” oyunundan yola çıkarak, “Bir Nora Evi” adlı yapımıyla, günümüzde herhangi bir bebek evini ve daha da önemlisi tanıdık, bildik bir
Nora’yı tümüyle feminist bir bakış açısıyla ele alıyor ve bu tek kişilik oyunla seyirciyi deneysel bir serüvene yönlendiriyor.
Farklı, bambaşka bir Nora var karşımızda.Dediğim gibi, yakınımızda duran bir Nora bu…yaşayan, tanıdık.
O da, korunaklı, güvenli, tertipli, tekin evlerde yaşamalıydı her kadın gibi.Erkeği, yani efendisini olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna olmalıydı mesela.Karşı çıkmamalı, susup, yutkunmalı, her koşulda yetinmesini bilmeliydi.Adını sorgulamamalıydı.
Kendi şarkısını, hiçbir surette takip edemezdi.Evin içinde mevcut kurulu yaşam mı, tehlikelerle dolu olduğu hep söylenen, evin dışında var olan, öteki yaşam mı ?
Peki ya şarkısı ne olacaktı ?
Oyunu izlerken Nora, Nils Krogstad, Dr.Rank, Christine Linde, Torvald Helmer, Anne – Marie, Helene’i düşündüm yeniden.
Nora / Torvald, Dr.Rank / Nora, Kristine / Nills’in sosyal hayatın farklı segmentlerini simgeleyen ilişkileri, geldi aklıma…( Eril egemen sistemde babası ve eşi tarafından hep ‘bebek’ yerine konulan Nora’nın isyanı oldum olası etkilemiştir beni zaten.)
” Demek istediğim şu: Babamın avuçlarından seninkilere düştüm.Sen her şeyi kendi zevkine göre ayarladın, ben de senin zevklerini benimsedim ya da benimsemiş gibi yaptım.Aslında bilmiyorum..sanırım ikisinden de biraz vardı, bazen öyle bazen böyle işte.Geriye dönüp baktığımda, sanki bir dilenci gibi eline baktığımı görüyorum.Sırf sana bir takım oyunlar oynayarak yaşamışım Torvald.Ama bunu isteyen sendin.Sen ve babam, bana çok büyük haksızlık ettiniz.Bu hayatta hiçbir şey olamadıysam suç sizin..”( 1)
Herkes ciddi bir işin üstesinden gelemeyeceğini düşünür Nora’nın.Sistemin küçük, değersiz, kırılgan gördüğü genç bir kadındır, o kadar.En kutsal ve asıl görevi eşi, çocuklarına olan vazifeleridir sadece.Birey olduğu, kendine karşı da yükümlülükleri, kararları olabileceği kimsenin aklına gelmez.
” …babamın evindeyken o bana her konuda fikirlerini söylerdi, ben de aynı fikirleri benimserdim.Farklı düşünmeye kalktığımda sesimi çıkarmazdım, çünkü bu onun hiç hoşuna gitmezdi.Bana oyuncak bebeğim derdi, tıpkı benim bebeklerimle oynadığım gibi benimle oynardı.(…) Ama yaşamımız asla bir evcilik oyunundan öteye gitmedi.Senin oyuncak karın oldum, tıpkı babamın oyuncak kızı olduğum gibi.Çocuklarım da sırası geldiğinde benim oyuncaklarım oldular.Gelip benimle oynadığında çok eğlenceli olduğunu düşündüm, tıpkı çocukların onlarla oynadığımda eğlenceli olduğunu düşündükleri gibi.İşte evliliğimiz buydu, Torvald.” (2)
Gerçekte muktedir, eril yetkenin en korktuğu şey Nora’nın değil, kendisinin ne olacağı kaygısıdır çünkü.Hep nasihat edilir Nora’ya.Babasının kızı, eşinin karısı olması istenir ısrarla.Kısıtlanır.Ev, kutsal aile, ikiyüzlü ahlak ve törel değerler, dayatılmış ideal roller…bütün bu önerilen hayatlar gün olur gerçeklerle çarpışır.Dört bin sekiz yüz Krom bulunacaktır.Hem de şimdi…hemen.
Eşi Torvald’ın hastalanması üzerine, tedavisi için gerekli borç parayı, babasının imzasını taklit ederek, Nills Krogstad’dan almıştı Nora.
Mutlu olup, gurur duyacağı bir şey yapmıştı sonunda.Torvald’ın hayatını kurtarmıştı.Oysa söz dinlememiş, yerleşik kurallara karşı gelerek eşinin iznini almadan, borç para temin etmişti.Hem de, dört bin sekiz yüz krom.Nasıl bir suç işlediği konusunda, en ufak bir fikri bile yoktu.
İribarını kaybetmiş Nills Krogstad’a olan borcu nedeniyle, çaresiz kalmıştı.Bu sırrın er ya da geç açığa çıkmasından korkuyordu.
” Saat beş.Gece yarısına yedi saat kaldı, sonraki gece yarısına da yirmi dört saat.O zaman Tarantella da bitmiş olacak.Yirmi dört, yedi daha.Yaşamak için otuz bir saat..”(3)
Santaja boyun eğecek miydi, Nora ? Yoksa, kimbilir, belki de; Çekip gitme zamanı mıydı artık onun için ?
Yüzünden bir hüzün, endişe bulutu geçti belli belirsiz.Gözleri dalgındı.İliklerine işleyen bir acıydı bu.Çıkışsız kalmıştı.Kıstırılmıştı.Tıpkı Hedda Gabler gibi.
‘ Küçük müsrif, küçük tarla kuşu, küçük sincap’tı Nora.Adı yoktu.’ Küçük’ görülürdü oldum olası.Küçük, tatlı Nora olmaktı, ona biçilen rol.Örneğin, makaron yemesi hoş karşılanmazdı kocası tarafından.Öyle ya, dişleri çürüyebilirdi.Madem ‘küçük kanaryaydı, ötmek için temiz bir sesi olmalı’dı, öyle değil mi ? ‘Yanlış notaya izin yok’tu hayatında.’
Her anlamda yardıma muhtaç olması, korunması gerekmekteydi.Çünkü kadındı, Nora.İradesi de, vicdanı da babasına ve kocasına aitti sadece.
Hep engellenmiş, kısıtlanmıştı.Kırmızı, yeşil ışıklar arasındaydı…nefes aldığını sandığı sarılar da vardı bir yerlerde.
Hep yenildi Nora.İtaat ettiği kurallar, yasalar onu hiçleştirirken, o hep sustu.Tıpkı bir oyuncak bebek gibi zamandan zamana, mekandan mekana dolaştırıldı.
Ve bir gün..
Zorla takılan maskelerin ardından gülümsedi.Kendi şarkısını söyledi.Dayatılan tüm görevleri, sorumlulukları, rolleri, kimlikleri geride bırakıp, maskeli balodan ayrıldı.
Ne bedel ödenecekse, ödenecekti.Artık korkmuyordu hayattan.
Jale Karabekir, Yeşim Koçak ve Tuğçe Yükselel başta olmak üzere ” Bir Nora Evi ” ekibini kutluyorum.Bu oyun, izlenmeli.Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Künye
Metin, Koreografi ve Işık Tasarım: Jale Karabekir
Reji: Yeşim Koçak, Jale Karabekir
Müzik ve Ses Tasarım: Murat Hasarı
Dramaturji: Nelin Dükkancı Yaman, Zeynep Özlem Havuzlu, Emre Erdem
Dekor Tasarım: Cihan Aşar
Kostüm Tasarım: Sema Işık Saral
Reji Asistanı: Pelin Oruç
Fotoğraf ve Yapım Koordinasyon: Arzu Bostancı
Afiş Tasarım: Rauf Kösemen
Oyuncular: Seda Elhan / Tuğçe Yükselel
(1) Ibsen H.”Bir Bebek Evi- Nora”Cev.; j.Karabekir/ F.Eralp.Agora Kit.,2012
(2, 3 ) a.g.e