“Ben sana geldim Tomris. Ben sana geldim ama ayaklarım tozlu, dizlerim yaralı. İleride saçlarım olmayacak belki de.
Beni böyle de kabul eder misin? Dizlerimin yarasına, olmayan saçlarımın yokluğuna aldırış etmeden sadece beni ben olduğum için, ruhumu kabul eder misin?”
” Bu kitap, benim için yalnızca bir kitap değil, ” diyor Ayşe Aleyna Şahin ve sözlerine şöyle devam ediyor :
” Kapağını her kapattığımda bile bitmeyen bir iç ses, bir nefes gibi…
İçinde yaşanmışlıklar, dokunduğum hayatlar, ruhuma değip geçen insanlar var.
Yazarken kimi zaman bir sokağın yalnızlığında üşüdüm, kimi zaman bir şehrin kalabalığında kayboldum.
Ama her satırda, her kelimede biraz daha kendime yaklaştım.

‘Bir İstanbul Hikâyesi’, bir yazarın kelimelerle değil, hatıralarla kurduğu bir dünya aslında.
Kaybettiklerim, yarım kalanlar, sessizce içimde büyüyen her şey bu kitabın sayfalarına sığındı.
Bazıları bir cümlenin içinde saklı kaldı, bazıları bir noktanın ardından bile konuşmaya devam etti.
Belki bir şehir kadar kalabalık, belki bir yalnızlık kadar sessizdi hepsi…
Ama hepsi benimdi, hepsi bendim.
Bu kitapta, geçmişle bugünün birbirine dokunduğu, ruhun zamana karşı koymaya çalıştığı bir hikâye var.
Ve her defasında yeniden hatırlatıyor bana:
Bazı hikâyeler yazılmaz; yaşanır, sonra bir yerlerde insanın kalbinden taşar.
İşte, ‘Bir İstanbul Hikâyesi’ tam da öyle bir taşkınlık. Hem acının hem güzelliğin aynı yerden doğduğuna inanmak gibi.”
Pınar Çekirge / Magazinname.com
Magazin Name Güncel Magazin Haberleri