” Sadece tiyatro,” dedi.Sahnede, ekranda yaşar kıldığı her karaktere hayat, her repliğe su, hava, toprak, renk, nota oldu, can kattı Beyhan Saran.Gün geldi sonsuzlukla hiçliğin kesişme noktasına taşıdı duyguları.Hiç kuşkusuz, döneminin en özel oyuncularından biriydi.Ve hep öyle kaldı.
Kadın Ana, Hanife Hala, Erkek Satı, Amanda Wingfield, Melani, Emine, Fadime Nine, Claire, Nemide Hanım, Regan, Hürrem Sultan, Mercy Lewis, Sara Good, Hürmüz, Elizabeth Proctor, Ferhunde Hanım’dı o.
Beyhan Gönenç, Beyhan Hürol, Beyhan Saran olarak sanatçı kimliğiyle, yeteneğiyle, duruşuyla bir toplumun ortak belleğine yerleşti ve hep orada kaldı.Çok sevildi.Saygı gördü.
“Ana”,”Daha Dün Gibi”,” Sırça Kümes”,”İlk Evlilik”,”Güneşin Çocukları”nda hayranlıkla izlediğim Beyhan Saran’ı hatırlıyorum şimdi.”Tatlı Cadı” da Endora’ya sesiyle verdiği hayat, nasıl unutulur ?
Ferhunde Hanım’da, Hanife Hala’da, Amanda’da Beyhan Saran’dı aslında.Her kimliği kendisiymişcesine duyumsatırdı izleyicisine.
Telaşları, kaygıları, tedirginlikleri, korkuları, şefkatiyle Ferhunde Hanım ne kadar tanıdık biriydi, öyle değil mi ? Ya Nemide Hanım ?
Beyhan Saran oyunculuk yeteneğinin tüm nüanslarıyla, sahnede, beyaz camda var kıldığı her kahramandı aslında.Onlarla bütünleşmiş tek beden/ruh olmuştu adeta.
Zaten Beyhan Saran’ın özelliğiydi bu saydıklarım…her yorumda önemli, bir diğerinden farklı, bir diğerinin fevkinde oyunculuk örnekleri sunmak.Ölçüt olmak.Dahası sabırla kusursuz, en mükemmel olanı arayıp çıkartmak, ortaya koymak.Kabiliyetini, oyunculuk tekniğini birbirinden hayli farklı rollerde sınayıp, başarılı olmasının bir diğer nedeni de bu gerçekti, bana göre.Ustalık katındaki oyunculuğuyla sahnede hiç durmadan çok boyutlu, sahici kadın portreleri imar etmek de…
Tolgahan Vurgun’un yazdığı ” Beyhan Saran : Sahnelere Bir Armağan “( Pankuş Yayınları ,2024) adlı kitabı hayranlıkla, notlar alarak, satır altlarını çizerek, çok şey öğrenerek, nasıl derler, bir solukta okudum.
” Bozuk diksiyon, yanlış vurgu ve de ne yazık ki başarısız oyunculuklar beni çok rahatsız ediyor.”
” E, bir tiyatro sanatçısının her gece yaptığı şey ders çalışmak, her oyun gecesi yaptığı şey sınava girmek.”
” Yaşamım boyunca tiyatrodan başka bir şey düşünmedim.Tiyatro harici yaptığım diğer işlerim bana tiyatronun armağanıdır.”
“…bizim işimizde konservatuvar eğitiminin yanı sıra usta-çırak eğitimi de çok önemli.”
” Rolümün en iyisini nasıl çıkarırım diye kafa yordum.Bunu gerçekleştirirken de beni takdir etsinler, ödül versinler, hakkımda haberler yapılsın diye yapmadım…”
” Hayatımda takma kirpiği bir tek kez ‘Hürmüz’ için taktım.”
” Televizyon için tiyatro oynardık biz ve halk ekran başına kitlenirdi.Şimdi hangi kanal ekranda tiyatro yayınlıyor ? “
“…benim tiyatrodan başka hiçbir düşüncem ve isteğim yoktu.Anlattım Yeşilçam’dan gelen sinema filmlerini bile reddettim ben. Tiyatroya paralel gelen televizyon dizileri de tiyatronun bir uzantısıydı.Kabul etmemin en büyük sebebi bu. “
” Konservatuvar da aldığımız dersler kadar önemliydi ustalarla aynı sahnede olmak.”
” Biz işimizi iyi yapmanın derdindeydik.Maddiyat öncelikli çalışsaydık mutsuz olurduk, istemeyerek çalışırdık bu da ekrana yansırdı.”
Tolgan Vurgun imzalı ” Beyhan Saran : Sahnelere Bir Armağan ” ı okurken, Beyhan Saran’ın oyunculuk sanatının azat kabul etmez kulu, kölesi olduğunu bir kez daha ayrımsadım, diyebilirim.Dünyanın her yerinde Amanda Wingfield, Melani’yi oynayabilecek ve aynı başarıyı elde edebilecek bir aktris o.
Türk tiyatrosunun gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından birini, Beyhan Saran’ı tiyatro sahnesinde, arkası yarınlarda, radyo tiyatrolarında, televizyon dizilerinde izlemek bir şölendi.Çünkü her defasında söylenecek sözünü, yüksek sesle ve içtenlikle, üstelik yazarın sesini sahnede gerçekleştirerek söylüyor ve kalite skalası yüksek, benzersiz, nasıl desem, her defasında doruk mertebesine ulaşan, kalıplaşmış, dar geometrilere sığdırmadığı oyunculuğuyla izleyiciyi sarıp, büyülüyordu.Canlandırdığı karaktere derinlemesine sahip çıkışı, yarattığı illüzyon, izleyici üzerinde kurduğu egemenlik…bizleri sahnede yaşatılan hayata katıksız inandırtan gerçek bir Dionysos mirasçısıydı Beyhan Saran.
” Beyhan Saran : Sahnelere Bir Armağan “, son derece zekice, ustalıkla hazırlanmış sorular, içten, bilgilendirici yanıtlar, belgeler, fotoğraflarla oluşturulmuş çok önemli, okunması gereken bir nehir söyleşi kitabı…
Bu kitabı okurken, kendimi Beyhan Saran ve Tolgahan Vurgun ile şeker, şerbet bir sohbetin içinde buluverdim birden.Onların konuşmalarına katıldım.Sözü ” Güneşin Çocukları” na, ” Matmazel Helsinka”ya getirdim, Hanife Hala, Kadın Ana da katıldılar aramıza.Değmeyin keyfimize durumu, anlayacağınız.Tam o esnada salon kapısı açıldı.A, tam karşımda Nemide ve Ferhunde Hanımlar.
” Beyhan Saran : Sahnelere Bir Armağan “ı, neden gizleyeyim, kıskanarak okudum.Ah, Tolgahan Vurgun’un yerinde olmak vardı, diye iç çekerek okudum.
Haydi itiraf edeyim, Tolgahan Vurgun’un yaptığı gibi, böylesine başarılı bir çalışma ortaya koyamayacağımı da, biliyordum.
Kısaca, Tolgahan Vurgun’un ustalıklı kaleminin güzel bir örneği olan, “Beyhan Saran : Sahnelere Bir Armağan ” adlı nehir söyleşi kitabı birden çok kez okunmayı hak ediyor.Öneririm.