“Murder At The End of the World” dizi incelemesi

“Murder At The End of the World” dizi incelemesi

Bir an düşünün. Ortada bir cinayet var, cinayetin suçlusu kanıtlarıyla belliyken yine de yargılanmama durumu söz konusu olabilir mi?  Her şey ortada. Cinayeti kimin işlediği belli suçlu yakalanmış ama suçluyu hiçbir şekilde yargılayamaz olan kanunlar karar verme noktasında yetersiz kalıyor yargının böyle bir durumda çaresiz kaldığı anlar

 

“Murder At The End of the World” dizisi, aslında yukarıda yazdığım her şeyi sorgulayan bir dizi ve bu konuyu dikkat çekici bir şekilde dramatik ve etkileyici bir hikaye ile sunmanın yanı sıra geleceğe dair korkutucu bir mesajı da izleyicilere iletiyor. Özellikle, dizi sonunun şok edici niteliğiyle ilgili konuşmamak için bir inceleme yazısı yazmaya karar verdim.

 

Gelecekte, bu tür karmaşık, belirsizliklerle dolu ve adaletin çaresiz kaldığı karanlık bir dönemi biz göremesek de bu durumun çok yakın bir gelecekte bile olması mümkün. Bunun nedenlerini birazdan açıklayacağım. Ayrıca, dizi, yaşanan olaylar sonucunda bizi öyle bir noktada bırakıyor ki, bir yandan “Gerçekten böyle bir şey olabilir mi?” diye düşünüyorsunuz, diğer yandan da “Böyle bir şey olursa sonuçları nasıl olurdu?” diye kendi kendinize sorular soruyorsunuz. Ancak, önce dizinin bu çarpıcı ve etkileyici sonunu anlamak için konusuna bir göz atalım.

 

Bir milyarder, İzlanda’nın ücra bir köşesinde yaptırdığı lüks bir binada, kendi alanında uzman bir grup insanı bir araya getirerek ilginç bir hikayenin başlangıcını oluşturuyor. Ev sahibi, teknoloji sektöründe milyarder olan biri, bu davetiyle hem kendi tarafını destekleyenleri hem de kendisine karşı olanları bir araya getirmeyi amaçlıyor. Temel hedefi, yaşanabilecek iklim kirliliği konusunda bir beyin fırtınası yaşamak ve bu önemli meseleye dikkat çekmektir. Ancak, bu amacın altında, hem milyarderin hem de diğer karakterlerin farklı planları olduğu ortaya çıkıyor. Henüz bu planların ne olduğu açığa çıkmadan, davete katılanlardan biri ilk gününde odasında ölü bulunuyor.

 

Dizinin ana karakteri olan Darby, odada bulunan ölümün bir cinayet olduğunu fark eder ve olayı araştırmaya başlar. İzole bir bölgede, dondurucu kar yüzünden ulaşımın zor olduğu bir yerde, cinayetin binadan biri veya birkaç kişi tarafından işlendiği açıktır. Üstelik, ölen kişi Darby’in yakın ve sevdiği biridir. İlk cinayetten çok kısa bir süre sonra ikinci ve üçüncü cinayetler yaşanırken, herkes bir anda şüpheli konumuna düşerken, aynı zamanda Darby’nin de kurban olabileceği düşüncesi topluluğu korkutur.

Bu mini dizi, Sherlock Holmes ve Agatha Christie romanlarının karışımı gibi bir atmosfere sahip. Z kuşağından modern bir dedektif karakteri olan Darby, babasının adli tıp görevinde çalışması sayesinde küçük yaşlardan itibaren bu alanda deneyim kazanmış ve olayları çözme yeteneği gelişmiştir. Üstelik, hacker becerilerini de kullanarak cinayetleri çözmeye çalışırken, dizideki tüm ipuçlarını en iyi şekilde değerlendirir.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, dizi ortalamanın üzerinde bir seyir keyfi sunmaktadır.

Dizinin karanlık ve fütüristik atmosferi, her karakterin potansiyel bir katil olabileceği hissini başarıyla yansıtıyor. Farklı ipuçları ve karakterlerin gizemli tavırlarıyla dizi, izleyiciyi sonuna kadar ekran başında tutuyor. Ayrıca, ana karakterin hayatına sürekli olarak yapılan flashback sahneleri, onun geçmişte çözmeye çalıştığı başka bir dava hakkında bilgi vererek, izleyicilere iki farklı zaman dilimindeki cinayetlerin açığa çıkma hikayesini sunuyor. Bu durum, izleyicilere iki farklı zaman dilimindeki cinayetlerin çözümünü aşağı yukarı aynı zamanda yaşatırken, keyif ve heyecanı daha da artırıyor.

Ancak, “Murder At The End of the World” dizi incelemesi yazamaya karar vermemin ana sebebi, şüphesiz son bölümü ve son sahneleridir. Çünkü cinayetlerin suçlusu ortaya çıktığında, yargının ve kanunların nasıl çaresiz kaldığını gösteriyor.

Kamil Hızer / Magazinname.com

Instagram: @kamilhizer

Bir yanıt yazın