Moronoglar

Ünlü oyuncu, tiyatrocu ve yönetmen Emin Yaşar haftalık köşe yazıları ile artık Magazinname'de...

Karlar yağardı memleketime, çocuk boyumu aşan…

Sabah mı kördü yoksa ben mi mahmurluktan tam göremiyorum önümü? Okula gitmek üzere söylene söylene kapıdan çıkarken beni karşılayan “çatır ayaz” birden aydınlanmama neden oluyor her seferinde. İçine çektiğin hava yemek boruna kadar dondurursa aydınlanmayıp ta ne halt edeceksin? Şoklanmış balık gibi kala kalmışım kapının önünde, gözler fal taşı…Ancak bir tuhaflık var bu işte; Dünyanın rengi kaybolmuş, gözümün alabildiği her yer beyaz… “Gözümün alabildiği her yer” diyorum zira kardan, beyaz bir kütle tam göz hizamda… Kapı ile kapının önünde birikmiş kar yığınının arasındayım. Zavallı annem eseran dediği (ateş küreği de denilen) küçük bir kürekle girişiyor kar yığınına… Oğlu okuyacak, adam olacak, onu bu zilletten kurtaracak… Hangi kar engel olabilirmiş yavrusunun okula gitmesine?

Doğduğundan beri şimdiki neslin tasavvur edemeyeceği bir yaşam mücadelesi vermiş olan bu kahraman kadın nasırlı elleri ve güçlü kollarıyla bir kez daha kazanıyor doğayla olan çetin mücadelesini… Çünkü o benim annem.

Artık kapının önünde bir koridor var beni caddeye ulaştıran. Fakat o da ne? Caddedeki kar yığını daha da büyük. Allahtan küçük ilçemizin çalışkan belediyesi kepçeyle yolun tam ortasından dikine bir iç yol açmış çarşıya kadar. Boyumdan büyük kardan bir tünelin içinde yayan yapıldak okula gittim kış boyu, paltosuz ve pazardan alınmış yazlık naylon ayakkabılarla…

Karlar yağardı çocukluğuma, öfke nöbetlerime karışan…

Çatır ayaz mı üşütürdü beni yoksa fukaralık mı titretirdi içimi? Kadıköy’de, denize nazır bir kafede sabah çayı içerken nereden geldiyse bunlar aklıma… Yaz bir türlü gelemedi ya, belki ondandır. Hava yine serin ama çatır ayaz değil İstanbul’un havası, nemli… Gelip yekten vurmuyor bağrına adamın, sinsice yayılıyor ıslak soğukluk tüm hücrelerine.

Bundan sebep ne soğuğu sevdim ne sinsiliği ne de fukaralığı. Şimdi saçıma, bıyığıma gökyüzü değil zaman kar yağdırdı. Okumasına okudum, adam olabildim mi tartışılır lakin annemi o zilletten kurtaramadım ki; içimde yaradır.

Fukaralık dedim de piyango bugün mü çekiliyordu? İyi de bilet almayı unuttum ben. Ne bu yağan şimdi üstüme? Lan! Şerefsiz martı! Bari bilet aldığım güne denk getirseydin ya. Zamanlamana tüküreyim ben senin. Yok garson bey kardeşim, sana demedim. Kolonyalı mendil var mı? Yok mu? Mendil? O da mı yok? Kolonya? Yok ya hu, ne dalga geçmesi? En iyisi sen bana bolca peçete getir, bir de demli çay. Ha bu arada annen hayatta mı? Peki en son ne zaman aradın? Fırsatın varken ara, ihmal etme… Hayat kısa, kuşlar s.çıyor…

Bir yanıt yazın