John McAfee’nin filmlere konu alan yaşam öyküsü ve bilinmeyenleri!

John McAfee’nin filmlere konu alan yaşam öyküsü ve bilinmeyenleri!

Antivirüs yazılımının öncüsü, çılgın girişimci ve karanlık söylentilerin odağındaki bir isim: John McAfee… Başarılı bir kariyerin zirvesinden, suçlamalarla dolu bir kaçış hikâyesine uzanan yaşamı, teknoloji dünyasının en çarpıcı portrelerinden biri olmaya devam ediyor.

1945 yılında dünyaya gelen McAfee, alkolik ve şiddet eğilimli bir babanın gölgesinde büyüdü. Henüz 15 yaşındayken babasını intihar sonucu kaybetti. Bu travmatik çocukluk, onun psikolojik sorunlarının temellerini oluşturdu. Üniversitede matematik eğitimi alırken alkol ve uyuşturucuyla tanıştı. Paraya olan ihtiyacı onu yasa dışı işlere yönlendirse de bilgisayarlara olan ilgisi hayatını değiştirdi.

Kendi kendine programlama öğrenen McAfee, NASA ve Xerox gibi prestijli kurumlarda çalıştı. Ancak kurumsal hayatın baskısından kaçarak kendi yolunu çizdi. 1987 yılında kurduğu McAfee Associates ile tarihin ilk ticari antivirüs yazılımını geliştirdi. Bu alanda çığır açan McAfee, yazılımını pazarlamak için korku stratejileri kullandı. Özellikle 1992’de ortaya çıkan Michelangelo virüsüyle ilgili yaptığı abartılı açıklamalar, yazılım satışlarını patlattı.

McAfee kısa sürede servetini milyon dolarlara çıkardı, ancak kurduğu şirketin halka açılmasıyla kontrolü yitirdiğini düşünerek tüm hisselerini satarak ayrıldı. Ardından, daha sıradışı bir yaşama adım attı.

Colorado’da bir yoga ve meditasyon merkezi kurarak spiritüel arayışlara yöneldi. Ancak bu merkez, kısa sürede tarikat benzeri yapısıyla dikkat çekmeye başladı. Ardından, çeşitli hukuki sorunlardan kaçmak amacıyla Belize‘ye taşındı. Burada kendi deyimiyle “her şeyin satın alınabildiği bir dünya” kurdu. Polis teşkilatına silah ve bilgisayar bağışladı, yerel halkla yakın ilişkiler kurdu. Kendi ordusunu oluşturdu, köylerde sokağa çıkma yasağı ilan etti, çalışanlarıyla tarikatvari bir yapı geliştirdi.

Ancak olaylar hızla karanlık bir yöne evrildi. Komşusu Greg Faull’un, John’un köpeklerini zehirlediği iddiası üzerine kısa süre sonra başından vurularak ölü bulunması, McAfee’yi cinayet şüphelisi haline getirdi. Olayla ilgili resmî bir suçlama yapılmasa da McAfee, Belize’den kaçtı. Kaçışını belgeselleştiren gazeteciler eşliğinde Guatemala’ya geçti. Ancak bir sosyal medya paylaşımındaki konum bilgisi yüzünden yakalandı. Kalp krizi numarasıyla iadesini engelleyen McAfee, sonunda ABD’ye döndü.

ABD’ye döndükten sonra YouTube kanalı açtı, yeniden imajını oluşturdu. 2016’da başkanlığa adaylığını koydu. Ancak bu sefer de kripto para dolandırıcılığı iddialarıyla karşı karşıya kaldı. “Pump and dump” yöntemiyle küçük yatırımcıları zarara uğrattığı öne sürüldü. Aynı zamanda vergi ödemediğini açıkça itiraf etti ve 200 milyon doları aşkın borçla karşılaştı.

2019’da ABD’den tekrar kaçtı, bu kez özel yatında sürgün hayatı yaşamaya başladı. Ancak 2021’de İspanya’da tutuklandı. Yüksek Mahkeme, ABD’ye iade edilmesine karar verdi. Kısa bir süre sonra, kaldığı hapishanede ölü bulundu. Resmi açıklama intihar olsa da, ölümü hâlâ tartışma konusu.


Gerçek mi Delilik mi?

John McAfee’nin yaşamı, bir teknoloji dâhisinin paranoya, güç, özgürlük ve yıkım arasındaki gelgitlerini gözler önüne seriyor. Kimi ona bir dahi diyor, kimiyse bir suçlu. Ancak tartışmasız olan tek şey: McAfee, kendi kurallarına göre yaşadı ve öylece gitti.

Bir yanıt yazın