Aşkın tesadüflerle kaplanmış en duygusal hali: Kutup Çizgisi Aşıkları

Can Turbay duygusal film hayranları için "Kutup Çizgisi Aşıkları" filmini izleyerek sizler için kaleme aldı...

Aşkın tesadüflerle kaplanmış en duygusal hali: Kutup Çizgisi Aşıkları

Sinema eleştirmeni ve magazinname.com yazarı Can Turbay bu haftada içinizi ısıtacak bir romantik film olan “Kutup Çizgisi Aşıkları” adlı filmi sizler için inceledi.

Daha önce hiçbir filmi izledikten sonra eleştirisini yazıp yazmamak veya ne yazacağımla ilgili kafam bu kadar karışık olmamıştı. Umarım tıpkı film gibi görünürde karışık fakat bir o kadar da güzel bir yazı olur. Öncelikle adından da tahmin edilebileceği üzere bu romantik mi romantik, iç ısıtan bir aşk filmi. Fakat izlemeye alışık olduğunuz tamamıyla bir çiftin ilişkisine (iyisiyle kötüsüyle ilişkinin tüm süreçleri) odaklanan klişe bir yapım değil. Hatta bu türdeki özgün yapımlardan da oldukça farklı. Bunun birçok sebebi olsa da filmin ”bir aşk hikayesini değil, aşkın hikayesini anlatması”. Bu aşkın bir de bu hayattaki en nadide eser olan ”tesadüf” ile bezelenmiş olması filmi bambaşka bir seviyeye konumlandırıyor.

Hikayemiz, içe dönük ve sıradışı kahramanı sevgili Otto, bunaltıcı bir okul gününün sonunda hiçbir şeyden habersiz bir biçimde tesadüf eseri Ana ile tanışır. O gün bu tanışmaya bir çocuğun topa çok kötü bir biçimde vurmasıyla olur ve sonrası kelebek etkisinin büyüleyici hayal gücüne bırakılır. Zira bir şekilde kendileri gibi Otto’Nun babasıyla Ana’nın annesi tanışır ve bu ebeveynler yeni bir aşka yelken açtıkları için Otto ile Ana’nın kaderleri çoktan bağlanmış bir vaziyete gelmiştir. İkisinin de fark ettikleri ilk ve belki de tek ortak noktaları, ikisinin de isimlerinin palindrom yani tersten okunuşlarının da aynı olmasıdır. İsimlerinde başlayan bu bağ filmde yaşanan birçok olayda zedelenir, her an kopacak duruma gelir fakat bir türlü kopmaz, kopamaz. Tesadüf dediğimiz kader kavramının neferi buna asla müsade etmez. İşte biz de bunu izleriz filmde: Hayatın gerçeklerinin bu aşkın bağlarını koparmaya çalışması fakat tesadüflerin buna asla izin vermemesi.

Filmde bu bahsettiğim ana hikaye dışında hem hayatın içinden hem de duygu yüklü o kadar güzel yan hikayeler var ki sizi ilginç bir merak ve temponun içine atıp ”ya bu olay nerden çıktı şimdi, e bu oldu tamam da bu olandan sonra nereye bağlanacağız?” şeklinde sordurtuyor. Ayrıca hepsi ana hikayeyle ilgili olmasının yanında birbiriyle de görünmez bir bağla sarılmış vaziyette. Bu hikayelerin en güzeli ve ana hikayenin temelini oluşturan ise Otto’nun isminin nereden geldiği, bunu burada anlatmayacağım zira Otto’dan dinlemeniz ve tüm film boyunca bu hikayeden izler görmeniz seyir zevkiniz adına çok daha iyi olacaktır. Bunun haricinde özellikle filmin başındaki Otto ile babasının konuşmasındaki diyaloglar Instagram’da çektiğiniz manzara fotoğraflarının altına yazmalık (kişi kendinden bilir işi). Tıpkı film gibi biraz absürt olan bu replikler filmde söylendikten birkaç dakika sonra sizde etkisini gösteriyor, mutlaka üzerinde düşünülmeli!

Açılış demişken, filmin henüz hemen başı olduğu için sonu kadar önemsenmeyen ve bu yüzden de üzerinde pek durulmayan ama belki de filmin en önemli kısmı olduğunu düşündüğüm açılış sekanslarına başarılı yönetmenlerin bir hayli önem verdiğini düşünmekteyim. İlk defa bir filmini izlediğim yönetmenimiz de Julio Madem de açılış sekansı için çok güzel bir sahne seçmiş. Sahne bize neredeyse tüm filmi; bak benim filmim böyle karışık, anlamlandırmakta zorluk çekeceğin, iç içe geçmiş ve tüm hikayeler birbiriyle bağlantılı şeklinde açıklıyor. Ayrıca bu sahne foreshadowing (Önceden ima etme, filmde, olacak hakkında okur ya da izleyiciye önceden bazı ipuçları verme, anlatım tekniğidir.) olarak kullanılıyor ki film anlatısını da hem bu şekilde hem de bolca flashback/flashforward’lar barındırıyor. Hikayeyi tamamlayan ve parçaları birleştiren bolca sembol de mevcut filmde. Anlatıcı ise hem Otto hem de Ana. Biz hikayeyi ikisinin de gözünden farklı bakış açılarıyla izliyoruz. Evet film bu yönüyle de hikayesine benzer yani oldukça karışık.

Seyirciye hiçbir zaman istediğini vermeyen, anlatmak istediğini ”al bak bu benim sana hissettirmek istediklerim” şeklinde değil de ”bende böyle hisler var ama çok karışık, ben daha da karıştırıp sana aktarayım da sen bi allak bullak ol etkisinden çıkama” şeklinde veren filmler her zaman her yerde takdir edilmelidir zira bu yaptıkları hareket oldukça riskli olup bu tür filmlerin bağımsız olduklarını (yani para kazanma ya da çok kişi tarafından sevilme kaygısı çekmediklerini ) göstermektedir. Orijinal adı LOS AMANTES DEL CÍRCULO POLAR olan bu filmimiz de aynı amaçla yola çıkmış olup kesinlikle izlenmesi gereken yapımlar arasında yerini almıştır.

Bir yanıt yazın