Selam size, film izleme eylemini lütuf sayan ve bu yüzden her gün Allah’a şükreden sinemaseverler. Bugün, gerçekten birçok farklı ve güzel yapımı (A Ghost Story, Ex Machina, It Comes At Night, Hereditary, Moonlight, Room, The Lobster, Enemy, First Reformed, Swiss Army Man, The Florida Project, The Disaster Artist, Eighth Grade, American Honey, A Most Violent Year) beyazperdeye taşıyan A24 yapımın elinden çıkmış bizde ”Soygun” adıyla çevrilmesine rağmen aslında basit bir soygun hikayesinden çok daha fazlasını barındıran ve 2017 yılının Altın Palmiye ödülü sahibi Good Time filmini inceliyoruz.
Az önce söylediğim gibi film soygun olayından ibaret değil hatta filmde tek bir soygun olayı oluyor o da bizi asıl hikayeye bağlamak için gereken bir araç konumunda. Yani baştan söyleyeyim aradığınız şey iyi tasarlanmış bir soygun filmi izlemekse size ocean’s serisini öneriyorum dostlarım. Gelelim filme kısaca konusundan bahsetmek gerekirse: hayatın sillesini çoktan yemiş olan Connie ve Nick iki kardeştir. Halihazırda acemi de olsa suç dünyasında olduğunu hissettiğimiz bu iki kardeş bir bankayı soyup 65 bin dolarla kaçmayı başarırlar. Birkaç zorlukla karşılaşsalar da her şeyin kontrol altında olduğunu düşündükleri anda Nick yakalanır ve hapse gönderilir. Nick, zihinsel bir engeli bulunan kardeşinin orada güvende olmayacağını ilk saniyesinden anlar ve kardeşini hapishaneden çıkartmak için her yolu dener.
Burdan bakıldığında Good Time bir hapishaneden kaçış filmi olarak görülse de öyle olduğunu söylemek çok zor. Yani ne soygun ne de hapishaneden kaçış filmi. E ne o zaman bu film derseniz engelli kardeşini hapishaneden çıkartmak gibi masum bir düşünceye sahip olan adamın hiç de masum olmayan işlere bulaşması derdim. Film gerçekten güzel ve farklı bir senaryoya sahip. Senaryonun tek bir olayla ve ana karakterle sınırlı kalmaması, olayların mantıklı geliş sırasının ise makul olması ve hikayenin öngörülebilrliğinin yüksek olmaması filmin elini bir hayli güçlendiriyor. Sonlara doğru hafif düşse de filmin temposu da gayet yerinde. Ayrıca film müzikleri tempoyu arttıran ve gerilimi yükselten cinsten olup doğru yerlerde kullanılmış. Orijinal film müziğinin elektronik müzisyen Oneohtrix Point Never tarafından yapıldığını da söylemek isterim zira gerçekten güzel bir iş çıkarmış.
Ben de dahil olmak üzere muhtemelen çoğumuz filmlerin açılış sekansına o kadar da takılmıyoruzdur. Yani takılsak bile sonuçta ilk sahne, ne kadarını hatırlayabiliriz ki? Fakat izlediğim bir video sonrasında düşüncelerim tamamen değişti ve aslında açılış sekansının hem seyirci hem de yönetmen için ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu bağlamda da bence Good Time sağlam bir açılışa sahip. Film bizi, zihinsel engelli kardeşin terapistiyle olan randevusunu göstererek başlıyor. Aslında bu kısa sahnede bu kardeş hakkında kayda değer bir bilgi göremesek de hemen bir bağ kuruyoruz. Sonrasında diğer kardeşin onu gelip alması ve aralarında geçen konuşmayla artık hanım hanım onlar benim yavrularım tavrını alıyoruz. Film belki de 10 ila 20 dakikalık bir kesitle kardeşlerin arasındaki ilişkiyi ve hayatlarını anlatıp onlarla bir bağ kurmamızı sağlamaya çalışsa bu kadar etkili olur mu kestiremiyorum açıkcası.
Filmin aksiyon sahnelerinde kaçış teması hakim olduğu için kamera açılarının ve tekniklerinin kaliteyi belirleyecek yegane unsurlar olduğu açıktı. Belirli bir teknik ve çekim göze çarpmasa da gerçekten kaçış sahneleri, karman çorman ve fazla hareketli değil aksine gayet akıcı bir biçimde. Ayrıca filmde çok fazla özellikle suratlara yakın çekim yapılmış. Bu, karakterlerin o anki psikolojilerine ışık tutup bazı yerlerde diyaloglardan bile etkili olmuş.
İncelemenin sonuna gelirken, bu filmle birlikte Cannes Film Festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan Edward ve yeni Batman’imiz Robert Pattinson’a değinmeden olmaz. Gerçekten senden nefret ediyordum Edward, tipin korkutuyordu ayrıca oynadığın filmler bok gibiydi BOK. Ama bana göre muhteşem bir kariyer evrilmesi yaşayıp bize gerçek Robert’ı gösterdin. Yaşın daha genç, yolun açık gişen bol olsun! Ayrıca bu tarz yazıları (ve sinema ile ilgili birçok içeri daha) video haline dönüştürdüğüm bir YouTube kanalım var, dilerseniz oraya da bakabilirsiniz. Linkini aşağıya bırakıyorum.
https://youtube.com/channel/UCwZIkqY_9h71e0sIxAVdLEQ
Can Turbay / Magazinname.com