Spoilersiz “Aşıklar Bayramı” film eleştirisi

Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuk kariyeri bu filmle sarsılır mı?

Spoilersiz “Aşıklar Bayramı” film eleştirisi

Bu hafta Netflix ekranlarında “Aşıklar Bayramı” adlı film izleyicisiyle buluştu.

 

Filme ayı zamanda adını da veren “Aşıklar Bayramı” Kemal Varol’un romanından uyarlanırken yönetme koltuğuna Özcan Alper otururken senaryosunu da kendisi yazmış.

 

Kadroya bakınca Kıvanç Tatlıtuğ, Settar Tanrıöğen, Pınar Göktaş, Çetin Sarıkartal ve Erkan Can gibi isimleri görünce kendinizi muazzam bir filmin beklediğini düşünerek izlemeye başlıyorsunuz.

 

Yönetmen Özcan Alper daha ilk dakikalarda sizi bir anda Çağan Irmak’ın unutulmaz filmlerinden biri olsun “Babam ve Oğlum” tarzı bir film izleyecekmiş hissiyatını verdiriyor.

 

Ama filmin ilerleyen dakikalarından itibaren “Babam ve Oğlum” filmini mumla aramaya başlıyorsunuz.

 

Film babası ile 25 yıldır görüşmeyen Avukat Yusuf “Kıvanç Tatlıtuğ” ile saz aşığı babası “Ali “Settar Tanrıöğen” nin yollarının kesişmesi ile başlıyor. Filmle ilgili fazla spoiler vermek istemiyorum.

 

Yönetmenlik koltuğuna oturan Özcan Alper ilk uzun metrajlı sinema filmine 2008 yılında “Sonbahar” filmi ile başlamış ve Aşıklar Bayramı’da uzun metrajlı altıncı filmi olmuş.

 

Kadroya bakıyorsunuz muazzam, yayınlandığı dijital platforma bakıyorsunuz ülkemizin ve dünyanın sayılı dijital platformlarından birisi.

 

O zaman çıtayı yüksek tutuyorsunuz.

 

Film geneline bakıyorsunuz Kıvanç Tatlıtuğ’dan en azından standart bir performans bekliyorsunuz ama nafile.

 

Belki de bana göre oyunculuk kariyerinin en kötü filmlerinden birisine imza atmış Tatlıtuğ.

 

Filme de bana göre ciddi bir katkısı yok sadece isminden başka.

 

Romanı okumadığım için kalkıp senaryo hakkında ahkam kesmeyeceğim ama senaryo gerçekten zayıf kalmış.

 

Filmde ciddi kopukluklar var.

 

Avukatımız Elazığ’da babasını bir hastaneye kaldırıyor ve orada babasına serum takan hemşireden ne ara telefonunu alıp daha sonra ona ulaşıp soluğu hiç bilmediği bir yerde hemşirenin evinde buluyor.

 

Erkan Can’ın canlandırdığı karakterin biraz daha ağır basmasını bekliyorsunuz ama yönetmenimiz Erkan Can’ı nasıl öne çıkarmadan filmde oynatırım sevdasında senaryosunu yazmış ki Erkan Can’ın oyunculuğunu da mumla arıyorsunuz.

 

Bu arada yine filmde bariz bir hata daha.

 

Jandarma tarafından tutuklanma kararı çıkartılan mahkum araçla cezaevinin içine kadar getirilir. Ve cezaevi bahçesi içerisinde araçtan indirilip cezaevine girişi yaptırılırken yönetmenimiz bu detayı ya atladı veya bilmediği için iki jandarma arasında bir mahkumu yaya olarak cezaevine götürürken bizlere izlettirmiş.

 

Filmi neresinden tutarsanız tutun film bir şekilde elinizde kalıyor.

 

Aşıklar Bayramı filmi aynı zamanda bana göre Alevi kültürüne bir saygı duruşu gibi geldi.

 

Filmde Cem ve Semah sahneleri var ki bana göre o sahneler oyuncular veya figürasyon ekibi ile değil gerçek Alevi vatandaşlarla çekilmiş hissiyatı verdi.

 

Sonuçta bana göre bu yılın fiyasko filmlerinden biri olmaya aday gözüküyor.

 

Şanslı olduğunuzu düşünüyorum bu film için zaten gişe ücreti ödemediniz.

 

Olan Netflix üyeliğinizle izleyeceğiniz bir film olduğu için filmi beğenmeseniz de yarıda bıraksanız üzülmezsiniz.

 

Hatta bazı insanlar bir sinema filmine para verdiği için filmi beğenmese de sonuna kadar izler.

 

O kişinin psikolojisi bu filme madem para ödedim bari sonuna kadar izleyeyim mantığıdır.

 

Ama sizler için böyle bir şey söz konusu değil.

 

Baktınız film sarmadı geçer başka bir film izlersiniz.

 

Bu arada film Alevi kültürünü de anlattığı için bazı eleştirmenler sırf bu yüzden bu film için sayfalarca methiye düzecektir.

 

Buna adımın Kamil Hızer olduğu kadar da eminim.

Kamil Hızer / Magazinname.com

Bir yanıt yazın