Pınar Çekirge “Yeğya Akgün İle Yüreğim Dağlardadır “

Pınar Çekirge “Yeğya Akgün İle Yüreğim Dağlardadır “

Yönetmen ve oyuncu Yeğya Akgün ile ilk buluşmam, aslında ” Coriolanus ” da yaşar kıldığı Titus Lartius karakteriyle olmuştu. Hemen sonrasında, 2020 yılının ilk haftalarından birinde Bomonti Ada Sahne’de Tiyatro Hangardz yapımı ” Mer Çunetsadzı İrarmov Kıdnenk ” i izledim.Tek kelime bile anlamadan o muhteşem kadroyla, büyülü bir yolculukta buluvermiştim kendimi. Lara Narin, Tara Demircioğlu, Yeğya Akgün, Jaklin Çatal, hele Garine Maral Çizmeciyan’ın etkileyici performanslarını nasıl unutabilirim ?

 

Geçtiğimiz yıl, William Saroyan’ın yazdığı, Ece Eroğlu’nun dilimize kazandırdığı, Yeğya Akgün’ün Tara Demircioğlu ile yönettiği ” Yüreğim Dağlarda “yı hayranlıkla izlemiş, başta Johnny ‘de Diana Chilingaryan, Ben Alexander ‘da Yeğya Akgün, Jasper Mac Gregor’da Nişan Şirinyan, Abby’de Garine Maral Çizmeciyan, büyükanne rolünde Lara Narin olmak üzere tüm kadronun başarısını ayakta alkışlamıştım.

 

Yeğya Akgün Timag Tiyatro Topluluğu bünyesinde Anton Çehov ” Kutlama & Ayı “adlı iki oyunu yönetmiş, Ritim Tiyatro Topluluğu ile Lorca’nın, “Kanlı Düğün” oyununda Leonardo yu canlandırmış, Tiyatro Hangardz yapımı ” Kantsı ” da yönetmen ve oyuncu olarak görev almıştı.

– Sosyoloji eğitimi aldıktan sonra tiyatroya geçiş nasıl oldu ?

Aslında sosyoloji eğitiminden evvel yaşanan süreç enteresandı. Sahakyan Nunyan lisesinden mezun olduktan sonra, ailemin ve çevremin isteğinin aksine, herkesten habersiz İstanbul Üniversitesinin konservatuar sınavlarına girdim, 17 yaşında cebinde iki tirat ve birkaç şiirle yola koyulan toy bir tiyatrocu adayıydım, haliyle hiçbir sınav tecrübem ve hazırlığım olmadığı için sonuç hüsran oldu. Sonrasında bir lisans diploması edinmek amacıyla ve severek Sosyoloji okudum. Fakat tiyatro her zaman içimde yolunu bulmayı bekleyen bir adres olarak kaldı, çeşitli atölyeler ve amatör gruplarla bu süreçte yolum kesişti, sonradan rol arkadaşı olacağımız ustamız Nışan Şirinyan’ın adını taşıyan sırasıyla Çehov’un ‘Kutlama’ ve kendi kaleme aldığım ‘Ben Deli Değilim’ adlı oyunlarda oyuncu ve yönetmen olarak sahneye çıktım. Ve profesyonel olarak Tiyatro yapmak hayaliyle 2014 yılında Bahçeşehir Üniversitesinin ‘İleri Oyunculuk’ yüksek lisans programına hazırlandım. Kıymetli ustalarımızdan Nışan Şirinyan’ın ve Kevork Türker’in hazırlık aşamasındaki destekleriyle bu programı burslu kazandım. Okurken Devlet Tiyatrosunun ‘Coriolanus’ oyunu için açtığı seçmelere katıldım ve seçildim. İstanbul Tiyatro Festivali (İKSV)’de prömiyer yapan bu oyunda, Titus Lartius karakterine hayat verdim, harika bir 4 sene geçirdim; çok fazla oyun oynamak oyunculuk kariyerim için oldukça faydalı oldu. 2018 yılında ise gözbebeğimiz hangardz bağımsız tiyatronun kuruluş süreci başladı, 2018 yılında ‘Mer Çunetsadzı İrarmov Kıdnenk’ adlı oyunumuzla Sırbistan’da Synergy World Theater Festivali’nde Dünya Prömierimizi gerçekleştirdikten sonra İstanbul’daki muhtelif sahnelerde oynama fırsatı bulduk.

Ancak geriye dönüp bu son 10 seneye baktığımda, tiyatro çalışmalarımı sosyoloji de şekillendirdi diyebilirim. Sosyoloji toplumu inceler ve tiyatroyla gerçek bağlantıları var. Örneğin sosyolojik bir bakış, kültürün, insani değerlerin, gücün ve davranışların zaman ve coğrafyalar boyunca nasıl geliştiğini veya tam tersine değişime nasıl direndiğini ortaya çıkarmaya yardımcı olur. Sosyoloji ayrıca farklı izleyicilere ulaşmak için kavramsal araçlar ve düşünme yolları sunar veya tiyatroda sahnelenecek oyunların seçiminde ilkeli demokratik seçimler yapılmasına yardımcı olur.

 

– Önemli projelerde oyuncu, yönetmen olarak çalıştın. Bu arada YouTube da radyo tiyatrosu yaptın. Agop Baronyan’ın ” Adab ı Muhaşeretin Zararları ” nı  kim bilir kaç kez dinledim. Gelelim Saroyan’a…” Yüreğim Dağlardadır ” projesi nasıl doğdu?

 

Radyo tiyatrosu projesi tam da pandeminin yıkıcı etkilerinin en çok hissedildiği bir zamanda, sahnelerin birer birer kapandığı bir zamana denk geldi. Evlerimize hapsolduğumuz günlerde bir üretme çabasının ürünüydü, bir telefon, bir kulaklık ve biraz da yalıtımla hayata geçirdiğim 30 bölüme ulaşan Batı Ermenicesi ağırlıklı bir külliyata dönüştü ve dünyanın dört bir yanından dinleyici kitlesine ulaştı. Yüreğim Dağlardadır’ın çıkış hikâyesi ise 2018 yılında devlet tiyatrosu ile gittiğimiz Adana turnesinde ortaya çıktı, uzun zamandır okuma listemde bulunan muzip dehamız William Saroyan’ın bu oyununu da yanıma aldım ve oyunu okuduktan sonra arkasına ‘bu oyun bir gün muhakkak oynanmalı’ diye not aldım, heyecanla bu kitabı hangardz’daki ekip arkadaşlarıma hediye ettim ve aynı notu arka sayfasına iliştirdim. Aradan 4 sene geçtikten sonra 2022 yılında 1 ay Ermenistan’da kalma fırsatı buldum, Saroyan’ın dünyasına daha fazla vakıf olmak için çalışmalar ve okumalar yaptım. Döndükten sonra kafamda net olan tek bir şey vardı ve Johnny karakterini Diana Chilingaryan’a teslim etmek ve o naif, çocuksu dünyayı bir an evvel sahneye taşımak. Bu noktada sevgili meslektaşım Tara Demircioğlu’na oyunu beraber yönetmek için bir teklifte bulundum. Çünkü Tara’nın oyunculuk mesleğinin yanı sıra çocuklarla uzun yıllardan beri gerçekleştirdiği çalışmalar ve o dünyaya vakıf olması sebebiyle, oyunun ruhuna ve çocuksu dünyasına inanılmaz bir renk katar düşüncesiyle dümeni ona teslim ettim. Ben aynı zamanda sahnede olacağım için onun gözüne, oyuncu yönetimine ve çocuk dünyasını inşa ederken tecrübesine güvendim. Ve ona ne kadar teşekkür etsem azdır, kendisi olmasaydı bu oyun bu naiflikte sahneye konulamazdı.

– Tara Demircioğlu ile beraber yönettiniz… iki ayrı yönetmenin beraber çalışmasının zorlukları neydi ?

Önce kolaylıklarından başlayayım 😊 bir kere son derece sabırlı, özverili ve oyuncular için alan açan bir yönetmen kendisi. En az üç ay oyuncularla beden, ses ve oyunculuk üzerine çalışmalar gerçekleştirdi, ekipte son derece tecrübeli ve deneyimli oyuncular olmasının yanı sıra sahneye ilk defa çıkacak arkadaşlarımız da vardı, bu çalışmalar onların oyunculuk kariyerleri ve oyundaki rollerini benimsemeleri için de son derece faydalı oldu. Bu oyun tam bir ansambl oyunu, o yüzden ekipteki herkesin birbiriyle uyumu ve iletişimi için uzun çalışmalar yaptık. Ben provalar süresince Tara’ya teslim oldum, çalışmalarda tek ses vardı, Tara’nın sesi. Zaman zaman fikir ayrılıklarımız oldu, ama bu noktalarda masa başı çalışmalarında hep ortak bir aklı devreye sokabildik, bu noktada bir parantez açmalıyım, dramaturgumuz Çağdaş Ekin Şişman ve hareket Tasarımcımız Ecenur Ateşin de bu masa başı çalışmalarında ortak akla sundukları katkı, aramızdaki ihtilafların çözümüne ve hızlı hareket etme kapasitemize son derece kıymetli faydalar sağladı. Tüm samimiyetimle şunu söylemeliyim, bu oyunun 1. Yönetmeni Tara Demircioğlu’dur. Kendisi bu kadar kalabalık bir ekibin yönetilmesi noktasında son derece zor bir sorumluluğun altından ustalıkla kalkmıştır.

 

– Yönetmen Yeğya Akgün oyuncu Yeğya Akgün’ü nasıl buldu, onunla çalışmaktan mutlu oldu mu?

Aslında bu sorunun cevabını Tara’nın vermesi daha yerinde olurdu, Ben Alexander karakterine hayat vermekten son derece mutluyum, şair ruhlu, çocukluğunu hiç kaybetmemiş muzip bir hayalperest, bazı noktalarda benzeşiyoruz, özellikle sınırsız hayal kurmak ve bunun gerçekleşmesine naif bir saflıkla inanmak noktasında, bu karakteri çalışırken özellikle beden formunu oluşturmak ve şairin dünyasını deşifre etmek için çok fazla çalışma yaptım. Hayat dolu, kıpır kıpır, afacan Johnny’nin babası olmak da ayrı bir çalışma gerektiriyordu, şanslıyım ki karşımda çok yetenekli, oynarken sınırsız bir keşif alanı açan Diana Chilingaryan’la çalışıyordum. Seyircilerden gelen yorumlar baba çocuk ilişkisinin son derece naif bir şekilde karşı tarafa geçtiği yönündeydi, bu da beni mutlu eden gelişmelerden, ama yönetmen Yeğya Akgün tarafından Ben Alexander rolünün yürüyeceği, öğreneceği, dönüşeceği daha çok yol var, o yüzden çalışmaya ve daha fazla çalışmaya devam…

 

 

– Peki ya Aktör Yeğya Akgün yönetmen Yeğya Akgün ile kolay anlaşabiliyor mu?

Bu sorunun yanıtı biraz zorlayıcı, aslında hayatta da kendimle, sınırsız hayal gücü ve gerçeklerin çatıştığı bir düzlemde, kendimle kolay anlaşan bir yapıya sahip değilim:) Öte yandan, aktörlük ve yönetmenlik henüz görünür olmayanı veya arka planda kalanı da düşünmeyi ve tahayyül etmeyi de gerektiriyor. Bu açıdan, hayaller ve gerçekler birbirini besliyor ve aralarında yaratıcı bir geçişkenlikten de söz etmek mümkün. Yüreğim Dağlardadır’da, bundan önceki yönettiğim oyunlardan farklı olarak iki yönetmenli bir süreç işledi, özellikle oyuncu yönetiminde inisiyatif alan Tara’nın bana olan güveni ve her zaman daha fazlasını yapabileceğime olan inancı karakterimi derinleştirmeye çalışırken beni ayrıca motive ediyordu. Ben sahnedeki karakterime dışardan baktığım noktalarda bu motivasyondan yola çıkarak daha derinini, daha gerçeğini aramak için ekstra çalışmalar yapmaya başladım, prova süreçlerinden bağımsız karakterin psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönlerine mikroskopla bakmaya başladım, bu da sanırım yönetmen Yeğya Akgün’ün meraklı ve tutkulu oluşundan kaynaklanıyor olabilir, ama yineleyeceğim bu noktada Tara’nın yerinde müdahaleleri ve yönlendirmeleriyle yönetmen Yeğya Akgün’ün oyuncu Yeğya Akgün’den beklediği sınırsız istekler makul bir seviyede uzlaşma imkanı buldular…

 

 

– Bu projeye başladığınızda yönetmen olarak oluşturduğunuz hayalin yüzde kaçına eriştiniz?

Sevgili Tara ile bütün bu süreçler başlamadan evvel; ‘nereye aitiz? köklerimiz nerede? neyi hatırlıyoruz? neden hatırlıyoruz? neye özlem duyuyoruz?’ sorularının etrafında epeyce bir dolaştık, evrensel ve çocuk naifliğinde cevaplar arayışındaydık ve seyircileri de bu arayışa, bu yolculuğa eşlik etmeye davet etmek hayali en büyük motivasyon kaynağımızdı. Bir diğer hedefimiz de Johnny’nin çocuk dünyasını, naif hayallerini olağanca doğallığıyla sahneye yalın bir şekilde aktarabilmek üzerineydi. William Saroyan oyunun ön sözünde şöyle diyor; “Dünyanın şairlerine. Hayatları şiir olan o basit ve yüce insanlara. Yaşlanmış çocuklara, çocuk olan çocuklara. Dağlardaki yüreğe.” Sanırım iki sezonun sonunda gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki, yüreklerini dağlarda gezintiye çıkaran onca seyircimizden aldığımız geri dönüşlere istinaden hayallerimizin gerçekleştiğini görmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Bir yanıt yazın