Pınar Çekirge “Sevda Aydan’a Saygıyla”

Pınar Çekirge “Sevda Aydan’a Saygıyla”
O büyük harflerle “Opera Sanatçısı, Yorumcu, Ressam, Hoca” Prof. Dr. Sevda Aydan.
 
Ankara Devlet Konservatuvarı Şan ve Opera Bölümleri’ni bitirdikten sonra, Ankara Devlet Operası’nda “La Traviata” operasıyla sanat hayatına atılan Sevda Aydan, “Manon Lesco”, “Salome”, “Carmen”, operalarında başrolde oynadı. Hiç kuşkusuz, kuşağının en önemli sopranolarından biriydi.
Erivan, Tiflis, Bakü operalarında sahneye çıktı ve çeşitli ülkelerde konserler verdi. Gazino, plak, film çalışmaları yaptı.
1970’lerde “Kaynanalar” adlı televizyon dizisinde yaşar kıldığı Tijen Hakmen karakteriyle büyük bir başarıya daha imza attı.Çok geniş kitlelere operayı tanıttı.
Şimdi düşünüyorum da, sadece Nuriye ve Nuri Kantar’ın dünürleri, Nur Kantar Hakmen’in kayınvalidesi, Timuçin Hakmen’in annesi, Timur Hakmen’in eşi, sinirlenince “Niiiii” diye öfkeyle haykıran, aryalar söyleyen Tijen Hakmen değildi ki, Sevda Aydan. Önce opera sanatçısı ve hocaydı. Başarılarla, alkışlarla dolu bir sanat hayatı; virtüözlüğe eriştiği nice yorum vardı biyografisinde. Jazz şarkısı bile.
“Puerto Montt”u Türkçe sözlerle “Sessiz Martı” adıyla yorumlamıştı. O şarkıyı her dinlediğimde farklı iklimlerde bulurum kendimi. İçime işleyen o yankılı ses tutsak alır, götürür; uzak, unutulmuş zamanlara, lila rengi hüzünlere taşır beni.
Bora Çakır’ın sözlerine iliklenirim birden:
” Bir martı süzüldü o mavi semada
Deryanın koynuna atıldı sormadan
Hayata doymadan
Duydun mu acıyı aşkı yaşamadan
Tapıyorum sana sen bana bakmadan
Sesimi duymadan
Ayrılma ayrılma
Bırakma beni
Yalvarırım gitme
Dinle rüzgârı bu dalgaları
Aşkı anlatan yıldızları…”
Keşke tanışma, Sevda Aydan ile röportaj yapma imkânım olabilseydi. Dünden, bugünden konuşsaydık. Aklıma, dilimin ucuna geleni sorabilseydim kendisine. Ankara Devlet Operasından, 50’li yıllardan, sahnede yaşar kıldığı opera kahramanlarından bahsetseydik uzun uzun. Müzikten, Aydın Gün, Leyla Gencer, Ayhan Aydan’dan, opera sanatına verdiği emekten, Violetta’ dan, Türkiye’ de ilk kez sergilenen “Salome”den, yıllardan yıllara aktarılan o yedi tül dansından, Rusya’da ilk kez sahne alan Türk sopranosu oluşundan, turnelerden, ” Carmen “, ” Macbeth”, ” Manon Lescaut “, ” Gılgamış “, “II Travatore”, ” Hansel ve Gretel “, “Kiss Me Kate”den, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ders verdiği senelerden konuşsaydık, “Buğulu bir pencere camına ilk ne yazacağını” sorsaydım örneğin. Sorabilseydim.
Geç kaldım. Yetişemedim.
6 Nisan 2018 günü, bundan tam altı sene önce aramızdan ayrıldı.
Sevda Aydan’ın çok değerli hatırasına her zaman saygıyla.

Bir yanıt yazın