Kader, kısmet, şans değil… belki de hayalden gerçeğe geçiş.Oktay Akbay ne güzel söylemiş: ” Ben gerçeği hayallerimden uzakta düşünemiyorum…”
Olcay Tanberken’i dinlerken bu cümle takıldı aklıma.Sanırım, oyunculukla hayat arasında kurduğu diyalektik bağlantıyı böyle temellendirdim belleğimde.
” Godot’u Beklerken’i Beklerken ” oyunuyla tanıdığım Olcay Tanberken’i, geçtiğimiz ay ” İzlanda’nın Başkenti ? ” nde bir defa daha izlemiş ve yaşar kıldığı karaktere kattığı sahiciliğe, duyguya kelimenin tam anlamıyla, hayran kalmıştım.Sahnede parlayan, seyircisini fetheden oyunculardan biriydi, hiç kuşkusuz.
” İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık mezunuyum ve yüksek lisansımı İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Bina Bilgisi’nde tamamladım….”
Farklı bir disiplinden geliyordu.Evet, Olcay Tanberken mimar, yazar, afiş tasarımcısı ( ” Ekşi Kana Yemin “, ” İzlanda’nın Başkenti ? “), radyo program yapımcı ve sunucusu, oyuncu, seslendirme sanatçısı, tiyatro sahibi, disc jokey, dekor tasarımcısı, yapımcıydı.Hani bir koltukta bunca karpuzu taşımak hüner isterdi.Yetenek isterdi.Hepsinden öte zeka isterdi.
Yazar, dedim de. Gün gelmiş, “ Kimseyi tanımadığım, kimsenin de beni tanımadığı bir şehirde insanlara karışıp herkes içinde hiç kimse olmak istiyorum ” diyerek, sırtına attığı çantasıyla, dile kolay, tam elli ülke, yüz şehirde dolaşmış ve sonrasında izlenimlerini ” Şehirdeki Yabancı “(2021) adlı bir kitapta toplamıştı.
Aslında tiyatroyu seçme nedeni de çok farklı değildi.
” Kendimi unuttuğum, yüreğimden çıkan nüshalarla özgürce yüzleştiğim tek yer sahne.Orada ben değil, bir başkasıyım çünkü.Farklı bir hayata, geçmişe, bugüne, hatta yarına aitim.Nasıl desem, duygularımı en iyi ifade edebildiğim şey buymuş gibi geliyor. Mimarlık mesleğimin yanında tiyatro ile de bambaşka bir heyecan yaşıyorum ve sahnede seyirciyle karşı karşıya olmak beni inanılmaz ölçüde mutlu kılıyor.Çok değişik bir doyum bu…apayrı bir haz.”
Hatırlıyorum bir röportajında, kendisini şöyle tanımlamıştı Olcay Tanberken :
” Yapmak istediklerini yapamadan bu hayata veda etmek istemeyen, birçoğu hayalden ibaret de olsa her zaman geleceğe dönük plan ve projeleri olan ve bu hayallerin en azından yarısını bile gerçekleştirmekten mutluluk duyacağı kendi halinde biri…”
Olcay Tanberken ile, oyun öncesi, Asmalı Sahne’nin o küçücük kulisinde konuştuk.
Ve ilk sorunu yönelttim.Tiyatro sevdası nasıl başlamıştı ?
” Hayatımın on sekiz yılı Zonguldak’ta geçti.İlkokula beş buçuk yaşında başlamıştım.Hatırlıyorum, altı yaşında Adıyaman folklor kostümü içinde sahneye çıkıp, bir 23 Nisan şiiri okudum…alkışlar, o heyecan, bir anda ilgi odağı olmak, beğenilmek…”
Enfekte olmuştu, işte.Tiyatro artık hep hayatında olacaktı.Hem de hayatının başrolünde.
” Orta ikinci sınıfta bir tiyatro ekibi okulumuza geldi.Yılsonu müsameresinde sergilenecek bir piyes için, bizim sınıftan beni seçtiler.Oyun çok beğenildi.Yerel basında haberler filan çıktı… “
Yine o duygular…yine sahnede olmanın o dayanılmaz coşkusu.
” Lise döneminde İngilizce sketch’ler yazıp, yönettim, oynadım.Evet, tiyatrodan vazgeçmeyeceğimi artık anlamıştım.Ve yine biliyordum ki, bu meslekle hayatımı sürdürmek kolay olmayacaktı.Üniversitede okurken sürekli oyun izledim.Bu da bir eğitimdi, kuşkusuz.”
Ailesi, oyuncu olmasına karşı çıkmadı.Nasılsa kolunda altın bileziği vardı.Yüksek lisansını tamamlamış bir mimardı.
” Mimarlıktan elde ettiğim kazançla tutkularımı, hayatımı sürdürdüm.Seyahatlere çıktım.En önemlisi tiyatro yapabildim.İçtenlikle ifade edeyim ki, sadece mimar olsaydım yorgun argın, bıkkın hatta tükenmiş dönebilirdim evime.Ama ertesi gün prova veya oyununun olacağını bilince bir enerji hissediyorum içimde, yenilendiğini, tazelendiğimi fark ediyorum ister istemez.Mutluluk da bu işte, sevdiğin işi yapmak…”
” Hep daha farklı rollerle kendimi geliştirmek ve daha iyisini çıkarmak üzere uğraşıyorum, bir nevi tutku işte…
Konservatuvar eğitimi almamıştı.
” Tiyatro madem insanı anlatma sanatı…alaylı olup da bunu en iyi biçimde başaranlar da mevcut.Elbette eğitim çok önemli.Hatta oyuncu yaşadığı sürece hep öğrenci ve gözlemci olmak zorundadır.”
Öyle güzel anlatıyor ki, araya girmek istemiyorum.
” 2015 yılında Can Gürzap ve Arsen Gürzap yönetimindeki Dialog Anlatım İletişim’de oyunculuk eğitimi aldım.Murat Karasu, Ayhan Kavas, Deniz Akel, Mehmet Gürhan hocalarım oldu.Bu arada, Deniz Akel, Berke Üzrek, Esin Aslan ve Mert Şişmanlar’ın atölye çalışmalarına katıldım. Federal Film Akademi’de Seslendirme eğitimi aldım.Özellikle belirtmeliyim, Aydoğan Temel, oyuncu olarak kendimi tanımam konusunda bana ışık tutmuş, bir hocaydı. “
” 2004-2010 yılları arasında ulusal radyolarda kendi programı hazırlayıp, sundum.Güzel zamanlardı, düşünün Ajda Pekkan bile konuğum olmuştu.”
” Derken Asmalı Sahne’de Dave Hanson’un yazdığı Muharrem Uğurlu’nun yönettiği ‘ Godot’yu Beklerken’i Beklerken ‘ adlı oyunda yapımcı ve oyuncu olarak rol aldım. İlk tiyatro çalışmamdı…”
” 2020 yılında katıldığım Aydoğan Temel Actor Studio’da Sait Faik Abasıyanık’ın “İki Kişiye Bir Hikaye” öyküsünü oyunlaştırdım.Aydoğan Temel yönetti.Asmalı Sahne’de bir kez oynadık.”
” İstanbul Düşünce Tiyatrosu’nun projelerinde ve Kanada’da hayli ilgi gören ‘ Çaprast ‘ adlı kısa metrajlı bir filminde rol aldım.”
Bir oda, bir tiyatro…daha ne olsun ?
” 2022’de ‘ 1oda1tiyatro ‘ topluluğunu kurdum.Ve Zeynep Kaçar’ın yazdığı, Muharrem Uğurlu’nun yönettiği ‘ İzlanda’nın Başkenti ? ‘oyununu Asmalı Sahne ile birlikte projelendirdik.”
” Neredeyse iki buçuk sezona yayılan bir süredir devam eden, “İzlanda’nın Başkenti?”, 6 ve 27 Nisan’daki son iki gösterimiyle sahnelere veda ediyor.”
” Sahi iki ödül geldi geçen sene 2023 Ekin Yazın Dostları Tiyatro Ödülleri : Zeynep Kaçar ‘En iyi oyun yazarı’
2023 Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri : Olcay Tanberken ‘Seçici Kurul Özel Ödülü”.
“2023 senesinde ayrıca Tiyatro Bis’in “Artiz” oyununun dekorunu hazırladım. Aynı yolda yürüyen ve kalbi tiyatro ile atan kardeş ekip olarak çok sevdiğim ve her zaman birbirimize destek olduğumuz Tiyatro Bis ile önümüzdeki sezonlarda ortak yapımlarımız da olacak.”
“1 Oda 1 Tiyatro’nun yeni sezon için ise iki yeni projesi mevcut. Biri genç ve çok yetenekli bir tiyatro yazarımıza, diğeri ise bir Rus yazara ait birbirinden farklı iki değişik oyun. Yerli oyunda iki kardeşin penceresinden bir kesit izlerken nesilden nesile aktarılan bir miras türüne bakış atacağız, yabancı oyunda ise birbirlerini kaybetmiş bir çifte kulak vereceğiz. Her iki oyun da, 1 Oda 1 Tiyatro topluluğunun kuruluş amacına hizmet eden, bağımsız sanat yapımları olacak. Yani sıradan olmayan ve her zaman izlemeye alışık olmadığımız türde konular içeren oyunlar.. Umuyor ve diliyorum ki, önümüzdeki sezon hepimizi yeniden güzel heyecanlarla buluşturacaktır.
Olcay Tanberken sanattan, hayattan özümsediklerini yeniden sanata iade ediyor.Umarım pandemiye kurban edilen ” Asiye Nasıl Kurtulur ? ” projesi birün yeniden gündeme gelir.Guernica örneği, karmakarışık, altüst olmuş bir dünyada tiyatro için çarpan kalbiyle, heyecanları, düşleri, başarısıyla, gözlerindeki yeşil/ mavi ışık çakımları, aydınlık gülümsemesi, nezaketi, yeteneğiyle sahneye yaraşan bir aktör Olcay Tanberken.
Röportajın sonunda ” Buğulu bir pencere camına ne yazardın,” diyorum.
” Önce kendini, sonra insanları sev…”
Asmalı Sahne’nin küçücük kulisinde Olcay Tanberken ile fotoğraflarımız çekilirken, Nükhet Duru’nun şarkısını duyar gibi oldum bir an :
” Bilmezler ki her gece arka sokağa açılan kapıdan,
Bilmezler ki yüzüne çarpan her karanlıktan,
Ölümsüz sanılan sanatçı anlar bir günün daha gittiğini,
Alkışlar ve ışık dolu yaşantısından.
Sanırsın, demin o değildi sahnede devleşen, başka biriydi.
Kırmızı, yeşil ışıklarda az önce koskoca bir senfoniydi..” (**)
(*,** ) ” Kulis “.Söz : Mehmet Teoman