Pınar Çekirge “Hayatın Şaşırtıcı Tesadüfleri Vardır… Ve Payansız Çelişkileri”

Pınar Çekirge “Hayatın Şaşırtıcı Tesadüfleri Vardır… Ve Payansız Çelişkileri”
Yıldırım Fikret Urağ’ın yazdığı yönettiği ve Polis karakterini yaşar kıldığı ” Otelde ” adlı oyunda, afiş tasarımını Sinan Aksu, ışık tasarımını Kemal Yiğitcan, dekor tarımını Hüseyin Çamur üstlenmiş.
Ebru Unurtan Urağ ve Okan Bayülgen uzun yıllar belleklerde taptaze kalacak ve daha da önemlisi yaşamaya devam edecek iki karaktere başarıyla hayat vermişler.
Geçmişin acıları her ikisini de zor birer insana çevirmişti giderek.Ne tuhaf, tanışmaları bile başlıbaşına bir hayal kırıklığıydı aslında.Kendilerine sunulan ( önerilen demek isterdim ama dayatılan ) hayatlar karşısında yenilmemek için çabalıyorlardı.Aslında ‘herkesin bildiği sırlar’ı ortaya dökme, çoktan bir bulmacaya dönüşen yaşamı sorgulama zamanıydı.
 “ Peki, sana bir rol verip oynamaya zorlarsam oynar mısın o rolü, yalnızca beni sevdiğin için? ”
Kadın, erkek ve polis memuru, üçü de oyun kurucu olmuştu, üçü de yek diğeri için ‘öteki’ ve bir o kadar da beden ve gölge, yara ve bıçak, ses ve yankıydı aslında.Önce ve sonraydı.Vazgeçiş ve başlangıçtı.
Peki edebi düşlemlerle dolu, gök gürültülü, şimşekli, rüzgarlı yağmurlu bir gecede o otel odasında işlenen sıradan bir cinayet miydi sadece ? Sakın bir intihar olmasın…yedekte kalansa, belki de çoktan ölmüş aşk molekülleriydi.Ya erguvan rengi yalnızlıklar, ya çoktan biley taşına dönüşmüş yalnızlıklar…
Üç kahraman da hikaye anlatmaya yeltenmeden, bir hikaye kurmuşlardı.Dahası oynanan bir dizi oyunun içinde kaybolmuşlardı farkına bile varmadan.Aslında geçmişte başlayan bir hikayenin nasıl aktığını, nerelerde yan mecralara saptığını izlerken, tanık ve suç ortağı olduğumu hissettim bir an.Çok uzaktan, bir ömür kadar uzak diyarlardan beri onlara eşlik ettiğini ayrımsadım.Ürperdim.Ürpermek ne kelime, korktum.Kaderin bize hangi yazılmamış sayfaları açacağını, bilmediğimi düşündüm.O çaresizliği duyumsadım.Hani derler ya, ” Pervane ateşe aşıktır.Ateş sonu olur..”
Gökgürültüsü ve şimşek…
Adam ve kadın ipsiz bir uçurtma benzeri, kopmuş koşuyorlardı çağrışımlar, düşlemler, hatırlayışlar arasında.Humma gibi, cinnet gibi, sayrı dolu bir şeydi bu.
Beyefendi sizi anlıyorum. Haklısınız. Burası bir otel odası bu da bir yatak, yataktaki de karınız. Tabii tüm bunlar birçok ahlak dışı çağrışımlara neden oluyor. Ancak bilmenizi isterim ki biz karınızla bütün gece boyunca kim olduğumuzu ve buraya nasıl geldiğimizi anlamaya çalıştık. İnanın başka hiçbir şey yapmaya fırsat bulamadık.”
Yazar ve yönetmen Yıldırım Fikret Urağ seyirciyi oyun boyunca aktif olmaya çağrıyor, katılımcı olmasını sağlıyor.Ve belki de en önemlisi Ebru Unurtan Urağ, Okan Bayülgen, Yıldırım Fikret Urağ , hayatın doğal akışını bir başka okumayla anlamamız için şifreler sunuyorlar bize…tıpkı bir sümüklü böcek gibi geriye bıraktığımız izlere dönüp bakmamızı fısıldıyorlar kulağımıza usulca.
” Otelde ” oyununda alkış avcılığı, kıran kırana bir manipülasyon zırvalığı, yüzeyselleşme çabası, sıradan bir sahne dili, yerine tam oturmamış olaylar, kahramanlar yok.Işığı da, kalibresi de yüksek, rüzgarı güçlü oyunculuklar, seyirci için zor, tuzaklı ve bir o kadar da üst düzey bir reji ve tekst var.
“Otelde” yi her izleyen, hiç kuşkusuz, kendisinden bir şeyler katıyor oyuna, çifte su verilmiş tutku suçlarını, hayatın derinliğinde gizli kalmış alevli özlemlerini anımsıyor, kendini sorguluyor, kendiyle ödeşiyor.(istese de, istemese de kapak açılıyor.Cin serbest kalıyor çünkü.)
“Otelde” seyri keyifli, Okan Bayülgen, Ebru Unurtan Urağ ‘ın resital kıvamındaki oyunculuklarıyla göz dolduran, belli bir öz, anlatım, yansıtma uyum ve bütünlüğü sağlamış, belki dünya tiyatroları içinde bile antolojilere girebilecek bir eser.
İzlemenizi, öneririm.

Bir yanıt yazın