Piyes yazarı Mustafa Aslantaş cümle yapısı, kurgu tekniği, üst düzey anlatım ustalığı, dil hakimiyetiyle imza attığı her eserde farklılığını ortaya koymaya devam ediyor.
Ele aldığı konular, (Örneğin ” Eylül “, ” Nezaket’le ” de olduğu gibi ) tümüyle gerçek hayatla örtüşüyor, ortaya koyduğu karakterler de okur / izleyici için olabildiğince tanıdık ve bir o kadar da sahici.
” Eksi Bir Aşk ” Mustafa Aslantaş’ın ” comédie de boulevard ” tarzı bir çalışması…
Bodrum katında bir daire…aşk vurgunu bir kadın.Adı mı ? Seher.Yani gündoğumu öncesi karanlığın aydınlığa yenildiği zaman, anlamına gelen bir sözcük.Ne dersiniz, Seher de ödeşmeler, misillemelerle çevrili hayatını düze çıkartabilecek mi ? Sahi bu eserin bir özelliği de, yazarı tarafından 2023 yılında sahneye taşınmış olması.
– Bu oyunu ” İkinci kadın’ın gözünden (-) eksi bir aşk hikayesi ” olarak tanımlıyorsun. Neden artı değil de eksi bir ?
Bana göre “Hafifletilmiş bir metres hikayesi”, Seher’i oynayan arkadaşımız Selda’ya göre “Derin bir kadın YALNIZLIK HİKAYESİ” Seher’in durumuna bakarsak artıya geçebilecek bir ışık yok bu aşk hikayesinde. Evet aşık ama önünde kalın tuğlalı aşılmaz duvarlar var. O duvarları Seher aşsa, ne vicdanımız ne toplum kabul eder, geri sepetler duvarın ötesine canım Seher’i… Ayrıca kolayca ifade edersek apartmanın -1 katında oturup evli bir adama aşık olduğu içi neresinden tutarsanız tutun bu aşk EKSİ (-) BİR AŞK…
– Yazdığın 24 oyun içinde ” Eksi Bir Aşk ” ın yerini sorsam ?
İlk rejim olduğu için açık farkla özel. O sıralar Azin Moktari (Timiyatro’nun idarecisi) bana sahne için destek oldu. Bir ekip kurdu oyuncularından. Ve kendi yazdığım oyunumu kendimin yönetmesi jestini yaptı. Hatta ortam şöyledi; Ağustos ayında Timiyatro sezon için oyunlarını belirlediği kalabalık bir toplantı yaptı. Ben orada bazı oyuncuları gözüme kestirdim. Anne karakterini oynayan GÜZEY UZEL’i daha önce izlemiştim. Anneyi cebe attım. İlk defa birini gördüm uzun gümüş saçlı yakışıklı bir beyi, hemen kendisine yanaştım Süleyman’ımı buldum diye. Ayrıca yardımcım olarak atadım sonraki süreçte, sevgili VEYSİ YEŞİLMEN’i. Sonrasında sınıfta Uzaylılar Hoş geldiniz şarkısının Şemsi Yatsıman’a ait olduğu konusunda arkadaşlarına brifing veren 7 yaşlarındaki kızı Ekin ve bir çok temsilde perde asan, her taraf koşturan eşi Dilek Yeşilmen’de adeta ekibin bir parçasıydı. Öncesinde izlediğim iki oyuncu Seher için önerildi. Okuma yaptık iki oyuncuyla. SELDA ARSLAN MEÇİTA adeta hissettiği için rolü çok istedi ve zaten Seher karakterini ete kemiğe bürüdü hemen. Diğer arkadaş çok iyiydi ama Avrupai kalmıştı. Tercihimi Selda’dan yana kullandım. Olcay’ımız da Ankara sahnelerinde çok tecrübeli, sahne ışığı çok yüksek ve deneyimli SERKAN İLBAŞ’tı. Ağustosta başladık prova sürecine ve 21 Ekim 2023 te seyirci karşısına çıktık. 2023-2024 sezonunda bizim gibi reklamsız organik bir oyun için oldukça başarılı sayılacak şekilde 11 temsil verdik, 3 defa Konya Düşişleri’ne gittik. Ankara’da Timiyatro’dan çıkıp Düşkapanı, Fade, Flanör, döndük durduk. İçimde kalan tek şey büyük bir sahnede oynatmak isteğimdir. Çok üzülerek belirtiyorum ki kuyumuz o kadar çok kazıldı ki gücüm ancak bu kadarına yetti, gereksiz mevzulardan başımı alıp bu isteğimi hayata geçiremedim. Netice de oyunumuz öyle ya da böyle özel tiyatrolar rotasyonuna girdi, güzel bir sezondu, kesinlikle alının akıyla sezonu kapattı. Parantez açıyorum “HER ŞEYE RAĞMEN” (Her şeye rağmen, bir kere daha yazayım) Bu sebepten özeldir. Mesela geçen ay Antalya’ya giderken gece otobüs Konya’dan geçti. Hüzün ve mutlulukla dolu karışık duygular hissettim. Şuan oynamıyoruz maalesef. Arkadaşlar başka oyunlarda, bir çok olumsuz etken bizi yendi ve oyun şimdilik bizim için rafa kalktı. Ama sahne tecrübesi yaşamış ve olgunlaşmış bu oyunu başka tiyatroların yorumlamasını çok istiyorum. Özel tiyatroya uygun, konusu aşırı gerçekçi-canlı, hayattan ve prodüksiyonu altından kolaylıkla kalkılır bir iş olduğu için kesinlikle kenarda bekletmediğim kamuya açık bir oyundur. Mesela bir keresinde tiyatrocu Tolga Demiralp anne ve babasıyla oyuna gelmişti. Onun sözü sanırım oyunun başarısını özetler. “İlk defa babam bir oyunda uyumadı” Müziklerimiz de çok güzeldi. Girişte, arada, finalde. O konuda da çok teşekkür aldım. Eksi Bir Aşk çok konuşulan üzerinde çokça kritik yapılan keyifli bir oyundu. Kadınların Olcay’ı parçalayacak kadar bilenmesi, Seher’in güçlü bir kadın olmasına rağmen Olcay’ın karşısında aciz hareketleri, Annenin hayat dolu karakteri ve sivri diliyle oyunda kendi rüzgarını estirmesi ve Süleyman’ın Harleyin tekerini mazgala dikerek oyunun sonunda sahneye girmesi, oyunun akışını değiştiren ulvi büyük büyük cümleleri. Güzeldin be Eksi Bir AŞK!
– Farklı türde dram, komedi oyunlar yazıyorsun. Sence komedi de mi, dramda mı daha başarılısın ?
Teşekkür ederim bu soru için, kendime de soruyorum. Şöyle ki, ilk yükselen oyunum Anadolu geleneksel türdeydi. O bambaşka, e çok ağır dramlar yazmışım Kelebekler Ölüyordu, Tek Yaka. Mesela kısa adı Eylül uzun adı Vaktinden Önce Gelen Ya da Benden Hiç Gitmeyen Eylül bambaşka bir tarz. E, Eksibir Aşk gerçekçi bir kesit. İçinden çıkamıyorum çünkü Shakespare Beni Sevmez, Mat Işıltı ve pek adı dönmese de bir inşaat komedim vardır birkaç ekip tarafından bir dönem yapılmak istenen AMELEUS isminde. Bende galiba bu ayrım yok gibi görünse de şöyle fotoğrafa bakınca komedi de yazıyor olsam dahi sırf komedi yazarı değilim, ben bir dramstarım. Kesinlikle olayım dram. Ama dramlarımda da otur önüne peçete al salya sümük ağla babam ağla değil. Kelebeklerde filan komedi iç içe geçmiştir. Çok ağır bir dram olmasına rağmen muzip sahneleri çoktur. Son oyunum Nezaketle yalnız bir kadının hikayesi, iç burkucu konusu olmakla beraber karakter kendiyle bolca dalga geçip neredeyse stand-up yaparcasına komediye bolca göz kırpıyor. Sıcak ve canlı kalem diyelim, sıradaki soruya geçelim:)
– Kolay yazan biri misin ? Yazmadan önce olayları, karakterleri, dönemi nasıl kurguluyor, belli bir ön çalışma yapıyor musun ?
Kolay yazarım kesinlikle. Bir günde yazdığım oyunumda var, 7-8 oturuşta, 4 günde yazdığım da. Ama bir ayda bitenler de oluyor. Yazım sürecim bu. Daha çok ön düşünce diyelim. Kafamda belli sahneler genelde mayalanır, döner durur ve zamanı gelince oyuna dökülür. Bu süreç çok uzundur. Biyografiye benzer şeyler olacaksa onunla ilgili kitap, film gibi kaynaklardan araştırma sürecim oluyor.” Biraz da bildiğini okuyan biriyimdir. Dökümansal bir temelden yükselsem bile onu kendime göre evirir çevirir romantize ederim.
– Gustave Flaubert’e ” Madame Bovary kim ” diye sorulduğunda ‘ C’est moi ” yani ” Benim ” dermiş. Mustafa Aslantaş’ında ” Benim ” dediği piyes kahramanları oldu mu ?
Bu soruya en yakın cevap Kelebekler’deki UFUK karakteridir. Bir dönemimin fotoğrafını çeker. Shakespare Beni Sevmez’deki ZEKERİYA’da fazlaca Mustafa’dır hatta kesinlikle Mustafa’dan başkası değildir. Farklı yönlerden kendimi oyunlarda kripto şekilde gösteriyorum. Ama düşününce mesela Eksibir Aşk’ta yokum…
Pınar Çekirge / Magazinname.com