Pınar Çekirge “Bir Kitabın Doğum Günü Kutlaması..”

Pınar Çekirge “Bir Kitabın Doğum Günü Kutlaması..”
Kitapların da yaş günü mü olurmuş, diyeceksiniz şimdi, biliyorum.Neden olmasın ?
Filiz Akın’ın ikonografik ve toplumsal değeri üzerine yazılmış ilk kitap olma özelliğini taşıyan ” Başrolde Filiz Akın ” 15 Mart 2007 tarihinde, Epsilon Yayınevi etiketiyle raflarda yerini almıştı.Aradan on yedi yıl geçmiş…
” Başrolde Filiz Akın ” projesinde hep yanımda olan Tuna Serim, Tülay Bilginer, Bircan Usallı Silan, Ömer Yenici, Meltem Erkmen ve tabii ki, 1966’dan bugüne hayatımın başrolünde ( sadece ve her zaman ) olmuş Filiz Akın’a teşekkür borçluyum.
Aslında çok kez anlattığım, kaleme aldığım bir hikaye…
Altı yaşındayken, Şan Sineması:’nda izlediğim bir filmle Filiz Akın’a hayran kalmıştım.Sonrasında fotoğraflar, film afişleri, gazete/ dergi haberleri ve o yüz on yedi filmle kendime bir hayat ısmarladım aslında.
İtiraf etmeliyim ki, ” Türk Sineması’nda İkonografik ve Toplumbilimsel Bir Olgu Olarak Filiz Akın’ı yazmaya başladığımda elbette çok zorlandım. Her şeyden önce bir sinemacı, bir film eleştirmeni değildim. Böyle bir iddiam da yoktu zaten. Sadece bende kalan, bana ait çizgileri aktardım.
Arşivimdeki gazete, dergi haberlerinden yararlandım. Filiz Akın’lı filmleri baştan, kimbilir kaçıncı kez, tekrar izledim. Bir toplumun ortak belleğinde yerini koruyan Filiz Akın İmajı’nı oluşturan unsurları ele aldım mesela.
Satır aralarında ne kadar nesnel olabildiğim gerçeğiyse, elbette tartışılır. Dedim ya, ben de kalan, sadece bana ait olan çizgileri yazdım. O kadar !
” Başrolde Filiz Akın ”  dört başı mamur bir biyografi kitabı değil, hiç kuşkusuz. Ama her şeye rağmen bu çalışma, bir ‘ön taslak’ olarak kabul edilebilir. Yüzlerce sayfanın taranmasıyla oluşmuş bir ilk çalışma. Ama bu kitap, ileride çok daha ayrıntılı araştırmalar yapmak isteyenlere bir basamak teşkil edecektir, kanısındayım.
” Tutkulu bir bağımlılık mı, histerik bir hayranlık mı ? ” diyenler çıkabilir belki.Açıklamaya çalışayım :
Alberto Toscano ” Fanatizm ” ,( Metis Yay., 2013 ) adlı kitabında , tüm ilgi, coşku heyecanını herhangi bir kişi ya da nesneye yöneltmiş insanları şöyle tanımlar :
” İletişime kapalı olan fanatik, siyasi rasyonalite çerçevesinin dışında durur; hiçbir argümana tahammül edemeyen ve ancak kendine rakip gördüğü her türlü dünya görüşü veya hayat tarzı ortadan kalktığında yatışacak olan (bu onu yatıştırmaya yeterse tabii) azılı, sarsılmaz bir inancın boyunduruğu altındadır; “kafasını değiştiremeyen”, uzlaşmaz, iflah olmaz biridir. Bu nedenle, fanatiğin müzakere alanının dışında yer alan edimleri çoğu zaman toplumsal ve siyasi davranışlarla ilgili değerlendirmelerimizi yönlendiren akılcılık varsayımına layık görülmez.”
Son yıllarda histerik hayranlık, had aşan, rahatsızlık veren fanatizm örneklerini çok sık gözlemliyorum çevremde.Bir sürek avı yaşanıyor sanki.Bir yıldız oyuncu ya da yeni ünlenmiş bir isim olmuş fark etmez, cenaze törenine mi gelmiş, acısı mı var, rahatsız mı, bir yere mi yetişecek, sandık başında oy mu kullanacak hiç umursanmıyor, ille selfie yapılacak, ille imzalı fotoğraf istenecek…olur olmaz anlarda cep telefonlarıyla, çoğu ne yazık ki izinsiz, kayıtlar alınacak.Ve orada burada gösterilecek.Tuhaf, ufunetli bir özdeşim aslında bu.Bir o kadar da tedirgin edici.Hatta korkutucu.
Dönemlerine damga vurmuş o star’ lar ne arkadaşımız, ne akrabamız.Onlar perdeden, ekrandan hayatlarımıza karışan hayal kahramanlar, toplumun ortak bilinçaltına sızmış ikonlar.
Evet, seviyoruz.Ama onların da özel hayatları olduğunu unutmak niye ? Bir fazla selfie ya da imza uğruna onları yormak, dediğim gibi tedirgin etmek niye ?
Evet, starları hep çok sevdik, hele benim dönemimde hepsi birer mistik kahramandı.Onlar hem role model oldular, hem de duygularımızın, hayatlarımızın, düşlerimizin tek ve vazgeçilmez sözcüsü.
Evet, belki de çok fazla anlamlar yükledik onlara.Evet, dediğim gibi,
 çok sevdik.Hatta bazen en çok onları sevdik.
Ama bu sevgi rahatsız etmemeli, 1754 kez fotoğraf imzalatmak, 1921. kez başbaşa fotoğraf çektirmek gerekmiyor, inanın.
Saygı, sevgi mesafesi korunmalı, rahatsızlık verilmemeli, diyorum.
Laf lafı açtı yine, ” Başrolde Filiz Akın ” kitabımın okurla buluşmasının on yedinci yılından, tutkulu hayranlığa geldik.
Hem geveze hem yazar olmak böyle birşey, işte.
Hayatımın başrolü’nde olduğu için, bütün o filmler ve yazdığı kitaplarla bizlere yepyeni duyarlıklar, değerler, güzellikler sunan Filiz Akın’a o kadar çok şey borçluyum ki…o kadar çok şey borçluyuz ki.
Pınar Çekirge / Magazinname.com

Bir yanıt yazın