Pınar Çekirge “Bir Hüzzam Şarkının İçindeydiler…Yalnızlıkları Payansızdı !”

Pınar Çekirge “Bir Hüzzam Şarkının İçindeydiler…Yalnızlıkları Payansızdı !”

Bu sabah ” müthiş ” diye tanımlayabileceğim bir melodram okudum… Güner Sümer’in ” Yarın Cumartesi ” sini hatırladım.Nurten, Tarık, Fikret’i…sonra herhangi bir Orhan Kemal romanında buldum kendimi.Nedeni, niçini yok.Öyle hissettim.

Sonra ” Vaktinden önce gelen ya da benden hiç gitmeyen Eylül ” leri düşündüm bir bir.Eylül, dedim de.Suad, Necip, Süreyya geldi aklıma.Mehmet Rauf’u yeniden okumayı özledim.

Mustafa Aslantaş henüz okur / izleyici ile buluşmamış bu son piyesini melodram formatına temellendirmiş.Ustalığını konuşturmuş.

Çok uzun yollardan ve yıllardan gelen Ersen.Gittiğinde yirmi sekiz, geri döndüğünde kırk beş yaşındaydı.” Anne, ” demeyi özlemişti en çok.Annesi de ” Efendim oğlum, ” demeyi.

Bir Eylül günü basıp gitmişti Ersen…on yedi uzun yılın telafisi yoktu.” Geçmişin terazisini kim ne tarafa çekerse çeksin ” yoktu.Kimse kimseyi affetmemişti.” Eylül hüzün demek miydi sahiden ?” Bunun bile, net bir cevabı yoktu onlar için.Yanlış yapılmış bir tercihte doğruları arıyordu.Kimbilir ?

Seneler misliyle, misillemelerle geçmişti.Kabuklaşmış eskilerin üstünden sıyrılmak mümkün müydü ? Hayattan daha absürt bir kurgu var mıydı ? Oktay Akbal’ın dediği gibi belki de ” suçumuz insan olmak ” tı sadece.Yaranın içinde çevrilen bıçak kadar acıtıcıydı anlaşılmamak…

Issız, sarp doruklarda, tekinsiz denizlerde unutulmuşlardı.

Ersen, Eylül, Erdem ve anne…hiçbir zaman hesabı sorulmamış acıları da, kirpiklerini üşüten yalnızlıkları da iyi biliyorlardı.

” Eylül ” adlı piyesinde Mustafa Aslantaş profesyonelliğinin ve yazarlık gücünün doruğunda.Bilip, tanımadığımız, hiçbir rengin karışımdan elde edilemeyecek bir tona erişmiş…söze döküldükçe sıradanlaşan hayatları ortaya koymuş.İç dünyasının gel gitlerinden, keskin kavşaklarından geçerken derlediklerini repliklere dökmüş, eminim.Duygudan duyguya, yürekten yüreğe elçi olmuş bin birinci kez.Dahası üç duvarlı dünyanın dördüncü duvarına seslenmiş cesaretle…” Buradayım “, demiş.

Şimdi düşünüyorum da, bazı yazarları, bazı piyesleri hep beynimizde, kalbimizde, ruh atlasım ızın bir yerinde saklarız ya…

” Eylül ” ü okuduktan sonra, oturup yazdım işte.Sait Faik’in dediği gibi ” Yazmasam deli olacaktım !”

Bir yanıt yazın