Meğer sizi çok özlemişim Bayan Kronkie.Hem de çoook…
Dün akşam Opal Kronkie ile yıllar sonra yeniden buluştum.Sadece Opal mi, Gloria Gulock, Solomon Bozo, Bradford Winter ile de hasret giderdim uzun uzun.Dediğim gibi, meğer ne çok özlemişiz birbirimizi.
John Patrick Goggin’in yazdığı ” Every Body Loves Opal ” ( ” Tatlı Kaçık “) le ilk tanışmam, çoğunuz gibi, Nisa Serezli ile olmuştu.Doğru hatırlıyorsam, 1970’li yıllarda Müjde Ar, Nisa Serezli, Mahmut Hekimoğlu, Ercan Yazgan’lı kadroyla sinemaya da aktarılmıştı ” Tatlı Kaçık “. Ama ne yalan söyleyeyim, tiyatrodaki sıcaklığı filmde bulamamıştım bir türlü.Baharatı, tadı, tuzu, şekeri eksikti sanki.Opal’in ‘Hacer Hanım’ uyarlaması pek içime sinmemişti açıkcası.
Nisa Serezli’den sonra, bildiğim kadarıyla Füsun Erbulak, Defne Yalnız, Nurseli İdiz, Feyha Çelenk tarafından da canlandırılmıştı Opal Kronkie karakteri.
Altı yıl kadar önce, Şehir Tiyatrosu’nda yine Naşit Özcan’ın kusursuz rejisi, ” Susuz Yaz” dan beri, hayran olduğum ‘Ayşe Kökçü Yorumu’yla izlemiştim “Tatlı Kaçık” Opal’i.
Sonia (” Perşembenin Hanımları”), Shirley (” Shirley Valantine”), Belkıs (” Lüküs Hayat “), Bayan Frola ( “Size Öyle Geliyorsa Öyledir “), Neslihan ( ” Gelmeyen Bahar ” ) ‘ın ardından Ayşe Kökçü bambaşka bir kimlik ve mimik, jest, hareketleriyle yansıttığı her zamanki özenli oyunculuğu, sahne sempatisiyle bir kez daha büyülemişti beni.Yepyeni bir Opal olarak çıkmıştı karşımıza.Sıcacık, sahici.İlk antresi, daha ilk repliğiyle izleyiciyi etkisi altına alıvermişti hemen.
Dün akşam oyun sonrası tekrar düşündüm : Ayşe Kökçü’nün, sadece karakteri ortaya koymayıp, onun tüm yaşadıklarını harikulade duygu geçişleriyle aktarması, Opal ile oluşturduğu içsel iletişim gerçekten övgüye değerdi.Hele, on beş yıl beraber yaşadığı kedisi Mr.Tanner’ın ölüm haberini aldığı sahnede sergilediği dorukta oyunculuk kolay unutulmayacak düzeydeydi.Ben buna, Ayşe Kökçü farkı, diyorum.Benim için hep bir başkadır Ayşe Kökçü zaten.O güldüğünde gözlerinin içine, adeta güneşin ilk ışıkları dolar.Hani bir söz vardır, ” kökten yeşerenlerdendir, daldan gelen sürgün değil.” Dahası Ayşe Kökçü sahne ışığıyla doğanlardandır.
Özetle, Ayşe Kökçü, hiç bir abartıya, aşırıya kaçmadan Opal’i en doğal, sahici bir biçimde ve üstün bir başarıyla yaşar kılmış.Nasıl desem, gökyüzünde yükselen ay, mavi sisli gölgelere gümüşi pullar serper ya, Ayşe Kökçü’de sahneden yepyeni duyarlıklar aktarıyor izleyicilere.
Asla kolaya kaçmayan, oyunun seyrini sürekli ve akıcı kılan, titiz, ustalıklı reji anlayışıyla Naşit Özcan son derece güzel, bsşarılı bir çalışma çıkartmış ortaya.Yönetmen olarak, esere sağladığı bütünlük ve dramatik çizginin yanısıra, sahnenin her yerini eksiksiz kullanışı, kendine özgü tiyatro dilini ” Tatlı Kaçık” ta da gözlemek mümkün.Eserin duygu yüklü yapısından kaynaklanan tesiri izleyicide derinliğine yaratıyor.
Hatırlıyorum ; ” İnsanların birbirinden hızla uzaklaştığı, kazanmak uğruna her şeyin yapıldığı kıran kırana bir rekabetin gözleri kör ettiği ve tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı günümüz dünyasına Opal, yani iyilik tek başına meydan okur, ” diyordu Naşit Özcan ” Yaşa ve Başkalarının Yaşamasına Yardım Et ” başlıklı yazısında ve şöyle devam ediyordu :
” O tıpkı adını aldığı değerli taş gibi eşsiz ve kıymetlidir.Korunup kollanması, üzerine titrenmesi gerekir çünkü, hırsın, paranın ve kötülüğün egemen olduğu bir dünyada bizi ancak iyilik kurtaracaktır..”
John Patrich’in yazdığı, Ahmet Levendoğlu ile Hasan Levendoğlu’nun dilimize kazandırdığı ” Tatlı Kaçık “, bu defa Uygur Sanat Tiyatrosu tarafından yeniden sahneye taşındı.
Eserin Müzik Tasarımını Emrah Can Yaylı, Sahne-Kostüm Tasarımını Almila Altunsoy, Işık Tasarımını Özcan Çelik, Yardımcı Yönetmenliğini Özge Midilli üstlenmiş.
Hemen belirtmeliyim ki, Ayşe Kökçü, Sidal Damar, Giray Ayla, Murat Akçay, Murat İlgar ve Uğur Ercan’dan oluşan oyuncu kadrosu sergiledikleri başarılı oyunculuklarla izleyiciden tam not alıyorlar.Özellikle Solomon Bozo karakterinde Murat Akçay, kelimenin tam anlamıyla harikalar yaratmakta.
Her detayda niteliğe, estetiğe, kaliteye verilen özen, değer belirgindi.Sahnede galiz küfürler, bozuk artikülasyonlarla beslenen bir dizi abartılı, geren, rahatsız eden oyunculuklar yoktu.Kısaca, iki saat boyunca, her bakımdan üst düzey, tadı, kıvamı yerinde bir oyun seyrettik.
” Tatlı Kaçık ” ile bize gerçek tiyatro izleme keyfini baştan sona yaşatan, Filiz ve Suha Uygur başta olmak üzere, Uygur Sanat Tiyatrosu’na tekrar çok teşekkür ederim.
Opal Kronkie haklı:
” Tanrı bütün iyi insanları korusun.Kötüleri de..”