Pınar Çekirge “Aşk, Siyaset, Mitomani Üçgeninde Tek Başına “

Pınar Çekirge “Aşk, Siyaset, Mitomani Üçgeninde Tek Başına “
Işıklar sönmüştü. Sofitadan süzülen bir aydınlık duvarlarda gölgeler oluşturuyordu.
Dışarıda şiddetli bir yağmur vardı.Hava hayli soğuktu.
” Evet, itiraf diyebilirsin.Şimdi düşünüyorum da, çok geç kalmış bir itiraf bu aslında.Hayatımı organize edilmiş, edilememiş yalanların üzerine kurdum.Giderek gerçeklerden koptum.Akordum bozuldu, doğru.Hayali olaylar, hayali senaryolar, tehditler yarattım kafamda…hepsine inandım.Başkaları da inansın istedim.Bilir misin, gerçekleri bile yeniden şekillendirdim her defasında, ” diye başladı anlatmaya.Gözlerinde farklı, hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bir ifade vardı.
” Sosyal anlamda yanlızlaşmamak adına iktidarımın gücüne odakladım.Eksiklik duygularımı, güvensizliklerimi sana göre yalanlarla, bana göre kendi var kıldığım gerçekliğimle örtmeye çalıştım sürekli olarak.Sahte bir benlik inşaa ettim, doğru.İstediklerim olmayınca dünyayla kavga etmekten çekinmedim.Her zaman, her koşulda daima haklıydım.Muhalefete, bana karşı durulmasına tahammülüm yoktu.Sadece tek bir kadının karşısında kendim olabilmeyi başardım.O bile bana ‘hayır’ diyecek olduğunda, benimle çatıştığında öfkemi zor kontrol eder olmuştum.Evet, korkularım, çelişkilerim vardı…evet, keskin yalnızlıklarım.Terk edilme korkusuyla çoğalan, uçsuz bucaksız güvensizliklerim, kuşkularım da…”
Müthiş itiraflardı bunlar.Çok değil yarım saat önce sahnedeydi.Fonda Beethoven’ın ” Ayışığı Sonatı “.
Hani derler ya, soluk almadan dinliyordum anlattıklarını.
 
” Aşk ve Siyaset ‘ oyununda yaşar kıldığım Kaya Düşsel’i yer yer bir mitoman olarak yorumlamak, bir mitomanı takdimimdir, demek bambaşka duygular yaşattı bana…kimi sahnelerde omuz başımda onu görür gibi oldum.Rüyalarımda boşlukta sallanan bir urgana doğru ağır aksak yürümemden de, Kaya Düşsel sorumlu aslında.”
     Peki kimdi Kaya Düşsel ?
” Bir başbakan.Meşru iktidarın keyfini çıkartmaya çalışırken, farkında olmadan hatalar yapan…Şimdi düşünüyorum da, aslında içindeki çocuğu hiç kaybetmemişti.Hep o küçük çocuğun sesine kulak vermişti yıllar yılı.O savruluşlar, o keskin hüzünlerle sınanmış memnu yalnızlıklar, uçsuz bucaksız şüpheler belki de bundandı.
Yoksa her başka bedende bir anne arayışı mı ? Olası tehlikelere karşı koruyan, güven veren, her olumsuz durumda koşup sığınabileceği, şefkatli bir anne…
Tarık Günersel bir defasında Kaya Düşsel’den şöyle bahsetmişti :
‘ Kaya’da bizi en çok etkileyen şeylerden biri samimiyeti,
nezaketi, duygulu ve duyarlı oluşu.
Kadının yanında kendisi olabiliyor.
Ama dış dünya başka:
İstediği oyun oynanmayınca bozulup saldırganlaşıyor :
‘Şimdi de üniversitelerde muhalefet başladı!’
Meclis’te, siyasette muhalefet yetmiyormuş gibi!
Bunu anlayamıyor. Kendisi hep haklı çünkü !
Psikolojide ‘mitomani’ hastalığı varmış,
yarattığı mythe’e, efsaneye inanmak.
Sanatçı olsa yararlı olabilecek bir sorun.
Siyasette tehlikeli, hatta öldürücü…Oya Esin’nin estetik güçlülüğü ve olgunluğu çekici geliyor, hiç kuşkusuz.
Anne düşkünlüğünün izi.
Coşkulu çocuksulluk sanatta verimli olur, ama siyasette (ve iş hayatında) tehlikelidir.
Sınırsızlaşmak istiyor Kaya Düşsel. Çapkınlıkları bundan belki.
Bu istek iktidarda şiddetli bir baskıcılığa yol açıyor ister istemez.’
Kaya Düşsel ne zaman sığındığı çocukluktan sıyrılmıştı ?
Tarık Günersel bu konuda şunları söylemişti :
‘ Reşit olmak’ yaşla olmaz,
çoğu insan reşit olmadan, olamadan yaşlanıp ölür.
Kaya ne zaman reşit oluyor?
Hapisteyken.
‘ Meydanlar nasıl da dolardı!..’
O uzun replik farkına varma sürecini yansıtıyor.
Hayretler içinde.
Son sözü: ‘Kimseye kırgın değilim.’
Bağışlama. Kendisi dahil mi?
Kabulleniş. İçten, çocuksu yine.”
Oynadığı karakterle özdeşleşmek bu olsa gerek.
” Hangimiz sahici, hangimiz hayal bazen ayıramıyorum.Kim Serkan Aydın, kim Kaya Düşsel, bir bilebilsem…”
Serkan Aydın ile ” Aşk ve Siyaset “(*) temsilinden bir saat sonra işte bunları konuşmaya başladık.Laf lafı açtı.
– Yakın tarihimizden çağrışımlar yapan bir karakter…
– Kısmen, diyebilirim. Hem gerçek, hem hayal iç içe aslında. Hani derler ya, sahici kişilerle bir ilişkisi yoktur, benzerlik varsa rastlantısaldır, diye.
– Bir siyaset adamını oynamak, o kimliğe bürünmek nasıl bir duyguydu?
– Kaya Düşsel’in millet vekili seçim sonuçlarını tedirginlikle, heyecanla, kuşkuyla beklediği bir geceyle başlıyor oyun. Sonrasında farklı zamanlar yaşanıyor… bir uçak kazası mesela. Tırmanan toplumsal huzursuzluk, gerilen siyasi ortam ve bir askeri darbe. İşte, bütün bu yıllar içinde iktidar sahibi bir adamın çocuksu masumiyetini, sevgi, güven arayışını, çıkışsız kalışını ortaya koymaya çalıştım. Farklı duygusal gelgitlerin çok doğru, en inandırıcı biçimde yansıtılması gibi bir sorumluluğum vardı, her şeyden önce.
– Demin sormam gerekirdi aslında role kattığın pathos neydi?
– Mevki, ünvan ve şiddetli güç zehirlenmesi kıskacına rağmen, Kaya Düşsel‘in insan özelliklerini ortaya çıkartmaya özen gösterdim en çok. Yüreğiyle beyni arasında koşan çocuğun muzipliğine göz yumuşunu yansıtmayı hedefledim. Aslında şöyle de açıklayabilirim: Tarık Bey, karakter ve hadiseleri belli bir şiirsel gerçekliğin üstüne oturtmuştu. En yenilmez, en acımasız, en amansız hüzünlerle sınanırken bile Oya Esin ve Kaya Düşsel, bir ‘belki’ ye sığınmışlardı. Ve itiraf edeyim…
– Ne, neyin itirafı ?
– Kaya Düşsel karakterinde kendime rastladım zaman zaman, bir tür kesişme, buluşmaydı bu yaşadığım.
– Biraz daha açıklar mısın?
– Belki de kendi yaralarımdan tanıdım en çok onu. Birbirimizin öyküsünde nefes alıp vermeye başladık giderek. Hepsi bu !
Zaman hızla geceye akıyordu.Yağmur yerini rüzgara bırakmıştı çoktan.
Fotoğraflar : Volkan Erkan
(*) Günersel T.: ” Aşk ve Siyaset “(2023)

Bir yanıt yazın