2019 yılına sanat dünyasının duayen oyuncularından Gülriz Sururi’nin ölüm haberi ile başladık. Gülriz Sururi’nin manevi kızı Zeynep Miraç Portakal medyaya yaptığı açıklamada Gülriz Sururi’nin sindirim sisteminde yaşadığı bir rahatsızlıktan dolayı bir süredir hastanede tedavi altında olduğunu ve dün vefatının ardından bugün vasiyeti üzerine defininden sonra duyurulmasını istediği için bugün basına bir açıklama yaptığını açıkladı.
Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde herkes üzüntüsünü dile getiren paylaşımlarda bulunuyor. İçlerinde beraber sahne aldığı sanatçılardan tutun da, arkadaşlarına ve dostlarına kadar.
Ama kimse birbirine şu soruyu sormuyor?
Biz Gülriz Sururi’nin hastanede tedavi olduğunu bilmiyorduk.
Tabi ki bilemezsiniz, çünkü siz onun gerçek dostları değilsiniz ki. Sadece törenden törene, ödül töreninden ödül törenine ve orada karşılaşmışsanız selamlaşıp öpüştüğünüz bir sanatçıdan başkası değil.
Açın gazetelerin arşivlerini, girin Google’a Gülriz Sururi diye aratın ilk gözünüze çarpacak şey o yaşına rağmen her sene periyodik olarak yaptığı bikinili paylaşımları görürsünüz.
Hangi gazetede son haberlerinin birinde veya ciddi haber ve magazin sitelerinde 1961 yılında “Sokak Kızı İrma” adlı oyunu ile ilgili bir tek satır gördünüz?.
Veya Genco Erkal yönetimindeki belki de Türk tiyatrosunun en büyük müzikallerinden biri olan ve başrolünü oynadığı “Keşanlı Ali Destanı” adlı oyunla ilgili her hangi bir yazı, yorum veya resim gördünüz mü?.
Göremezsiniz çünkü bu tip haberler itibar görmez, bir çoğumuz görsek dahi haberi okumayız. Ama bikini, frikik başlıklı bir haber olsa bir çoğumuz balıklama habere dalarız.
Ama kaçımız Gülriz Sururi’nin bacakları kesilen bir köpeğin katledilmesini protesto ettiğini ve gösteriye katıldığını hatırlarız. Ama sorsanız hepimiz hayvansever insanlarız.
Tabi oturduğumuz yerden.
Kim nazik poposunu kaldırıp bir köpek için elinde pankart sokağa inecek. Onun yerine sosyal medyadan sıcacık evimizden paylaşım yapmak daha kolay. Hem böyle paylaşımlar yapınca sosyal medyamızdakilerin hepsi o paylaşımı görür, tabi gösteriye katılsanız kaç dostunuz o gösteride olduğunuzu bilecek ve görecek ki zaten.
En acısı ise cenazesinin gizlice defnedilme vasiyeti. Daha önceki yıllarda bir kaç defa verdiği demeçlerde ünlülerin cenazelerine katılanlarının bir çoğunun medyatik olmak için orada bulunmaktan ibaret olduğunu söylemişti.
Yalan mı?
Tabi ki yalan değil. Ben bir çok ünlününe cenaze törenlerinde ön saflarda olmak adına saatler önce camiye geldiğine şahitim. Tabi bir de bunlara cenaze töreninde ünlülerle fotoğraf çektirmek için gelen vatandaşlarımızı hiç saymıyorum.
Düşünün cenaze namazından selfi çekip paylaşan iki ayaklı hayvanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Yazıma Gülriz Sururi’nin vefat eden kendi gibi ünlü olan eşi Engin Cezzar’ın ardından söylediği sözlerle bitirmek istiyorum.
“Ben Engin’in öldüğünü kabul ediyorum ama ondan ayrıldığımı kabul edemiyorum. O her yerde benimle beraber… Yatakta yastığını okşuyorum, onunla dertleşiyorum, konuşuyorum onunla, bazen gülüyorum bile…”
Işıklar da uyu sevgili Gülriz…