Bayram sabahı Esin (kız kardeşim) aradı, her zaman ki şen şakraklığıyla…
-Abi annem yine ne yaptı biliyor musun?
-Bilmiyorum ama bekliyorum bir bomba. Ne oldu yine?
-Sabahtan beri başımın etini yiyor… “Eti nereye koyayım? Şimdi mi kavurayım yoksa dolapta mı bekleteyim? Tatlının şerbeti nasıl olsun?” Dayanamadım en sonunda, “Anne” dedim, “inisiyatif al biraz” … Derin bir sessizlik oldu… Sonra annem Erman’a (erkek kardeşim) döndü… “Erman, onu nereden alıcaz?”
Gülmekten diyaframım yırtılıyordu az kalsın.
Baba ocağında bayram telaşı olanca hızıyla sürüyor…
Bense gidemedim bu bayram memleketime, evde pineklemek düştü payıma bu yıl. Bir şey dikkatimi çekti… Büyük şehirde kapı zilini çalan, bayram harçlığı almaya, şeker toplamaya gelen çocuk sayısı her sene gittikçe azalıyor. Bayramın ilk günü sadece bir çocuk çaldı kapımı.! Sadece bir çocuk…Uzun uzun düşündüm sebebini. Sonra kafama dank etti… İnsanlar korkuyor! Yıl boyunca medyada öylesine iğrenç haberler o kadar yoğun şekilde işlendi ki… Tecavüzler, tacizler, şiddet, cinayet… Koca koca profesörler, anlı şanlı programcılar her gün televizyonlardan “çocuklarınızı sokağa salmayın diye” çığlık çığlığa bağırıyor. Evet, insanlar korkuyor! Yavrularını sokağa salmaktan, başka insanlara bir araya gelmekten, sosyalleşmekten korkuyor insanlar… Peki Aristo’dan beri öğrene geldiğimiz “İnsan sosyal bir varlıktır” öğretisine ne oldu? Sokakları çocuklardan değil adi suçlulardan arındırmak kimsenin aklına gelmiyor mu? On beş yıl geri ödemeli, kira öder gibi taksitini ödediğiniz, yok edilmiş orman arazisine kondurulmuş ve fakat terasında karpuz yetiştirebildiğiniz, güvenlikli konutlarınız kendi elinizle inşa ettiğiniz hapishaneleriniz olabilir mi acaba?
Oysa bayram ve bayrak aynı kökten, bay kökünden gelir. Bay ise hep birlikte onurlanma ve yücelme demektir. “Birlikte olmak”, “onurlanmak”, “yücelmek” modernizmin lügatinde yasaklı kitaplar gibi, yanmış kül olmuş.
Beton yığınlarının griliği ruhlarımıza sindi şimdi… Sokaklarda çocuk cıvıltıları, pencere kıran plastik toplar, topu kesmekle tehdit eden çizgili pijamalı abiler, kapı önlerinde çay içip kısır yiyen ablalar… Hepsi siyah beyaz filmlerin nostaljik figürleri gibi şimdi. Onurlu Yaşar usta müteahhit oldu, Anaç Hafize ana hakkın rahmetine kavuştu, yakışıklı Ferit youtuber (laf aramızda, iyi para kazanıyormuş), o sakar Vecihi o güzel uçağına bindi çekip gitti… Bayramda aile özlemi çeken beyaz yakalı gittiği tatil köyünde ve yattığı şezlongunda bayram tadında sucuk reklamı izlerken hüzünleniyor.
Neyse… Her şeye inat, bayramınız kutlu olsun…