Elif Şakar’ın ilk kitabı Herkes Çıplak, konusu, özenle işlenmiş karakterleri ve topluma yönelttiği eleştirel tutumu ile okuyucu tarafından çok sevildi. Ataerkil aile yapısında sıkışıp kalmış, hayatı boyunca kendisinden istenileni bir görev olarak yerine getirmiş Nazlı’nın kendini var etme çabasını kaleme alan Şakar, toplumun kanayan yarasına parmak basarak okuyucudan tam not aldı. Kısa bir sürede birinci baskısı tükenen Herkes Çıplak, ikinci baskısı ile okuyucularla buluştu. İkinci baskısı ile “Çok Satanlar” rafındaki yerini alan Herkes Çıplak, Nazlı’nın hayatının derinliklerine dalmak isteyen yeni okuyucularını bekliyor.
ARKA KAPAK
“Odada çıplak, arkası dönük bir kadın vardı. Beli ince, kalçaları genişti. Kürek kemikleri belirgindi. Narin boynu uzun saçlarının arasından belli belirsiz görünüyordu. Yataktan doğrulup tam karşısındaki aynada kadının yüzünü görmek istedi, ama boynundan aşağısı hissizdi, kımıldayamadı. Kafası dışında hiçbir uzvuna söz geçiremedi. Dehşete kapıldı. Çığlıkları içinde boğuldu. Ağzını oynatıyorsa da sesi çıkmıyordu. Tam o anda kadın yüzünü ona çevirdi. Yüzünde, gözlerinin olması gereken oyukların içi boştu. Ağzının olması gereken yerde hiçbir şey yoktu. Çıplak kadının ağzı yoktu”
Gece yarısı çıkılan bir yolculuk, yol kenarında bulunan kırık bir telefon, Şile’de ormanlık alana fırlatılmış bir kadın cesedi…
Burada herkes biraz suçlu, herkes biraz huzursuz, herkes biraz kayıp.
Burada Herkes Çıplak!
Hayatı sevgi dilenmekle geçmiş bir kadın, karanlık çöktüğünde sayıklanan gerçeklerle uyanıyor yıllardır süren kâbusundan. Kendini bulmak için çıkıyor yola, öyle bir yol ki sonunda doğum da var ölüm de.
Yaşanmışlık kokan kelimelerin arasında bir suçlu ararken kendinizi bulacağınız bu roman beklenmedik sonuyla uzun süre hafızadan silinmeyecek