Deniz Salman’ın ölümle imtihanı

Bir aşk masalından kaçıyorum; bir masalın aşkından…

Kim bilir diye başlayan bütün cümleler yanlıştır sevgili…

Evet, evet bir rüyaydı. Uyandım işte. Çok korktum ya Hu. Neden böyle bir kâbus gördüm acaba. Yatmadan yememeliydim o kadar abur cuburu. Yok, yok patronla bu günkü tartışmamız sebep oldu eminim. Aslında ona tartışma değil benim sert bir fırça yemem diyelim daha iyi.

Tavandan kendimi seyrediyordum. Bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu yataktaki bedenim. Kimdim ben, bedenimden ayrı tavanda asılı duran. Ben bensem o yataktaki kimdi? Allah’ım bu ne korkunç bir kâbus. Ben bir kendime bile katlanamazken iki ben ile nasıl mücadele edeceğim? Bitmeyecek mi kendimle imtihanım diye düşünürken birdenbire yatakta dönüp duran benden bir şey ayrılıp yükselmeye başladı. İşte şimdi yandık üçüncü bir ben daha. Neydi peki o diğer benden yavaş yavaş ayrılıp, peyderpey başka bir ben olan?

Dur bir dakika. Üçüncü ben ayrılırken diğer ben yavaş yavaş hareketsiz kalıyordu. Neyse ikiye düştük diye düşünürken birden başımdan aşağı kaynar sular boşaldı. Yoksa, yoksa, yoksa…

Gidiyordu. Diğer tarafı görebiliyordum kendime bakarken. Evet ya da hayır, hayır, hayır ölüyordum. Uğraşacağımı düşündüğüm ben aslında sonsuzluğa yolculuğun başlangıcıymış. Şimdi kimseyle uğraşmak için yorulman gerekmiyor dedim kendi kendime. Ama o kadar şikayetime rağmen her şeyle uğraşmaya devam etmeye hazırım diye bağırdım. Aslında bağıramadım çünkü hiçbir ses çıkmadı.

Yatakta biri hareketsiz yatarken, diğeri etrafa bakarak oradan uzaklaşıyordu. Ve ben de şimdi ne olacak diye gözlerim fal taşı onları izliyordum.

İzlemekten her daim imtina ettiğim, açıkçası korkudan izlemediğim ve çok gereksiz bulduğum o korku filmlerinden birinin içinde gibiyim. Gerçek bir korku filminin baş rol oyuncusu olmuştum. Tek oyuncu, tek senarist, tek izleyici…

Dur demek istedim. Dur, söz veriyorum artık hiçbir şeyden şikâyet etmeyeceğim. Kendimle didişmeyeceğim artık. Varlığımla acımasız mücadeleme son vereceğim dur. Ama umursamadı. Umursayamadı çünkü benden hiç ama hiçbir ses çıkmadı. Konuşuyordum gerçekte nasıl kimse duymuyorsa O da duymuyordu. Bak yine şikâyet etmeye başladım. Tamam affet bir alışkanlık bırakacağım kendime acı veren bütün kavgalarımla beraber.

Durdu. Yaşasın durdu. Sanki vazgeçmiş gibi hareketsiz yatan bedenime yaklaştı. Şükürler olsun diyemedim ama düşündüm. Hatasını anladı ve dönüyor benliğine yaşasın. Geldi, yaklaştı ve orada yatana bakmaya başladı. Ne vardı yüzünde, nasıl bir duyguyla yaklaştı bilmiyorum. Acıyor muydu? Bütün bir ömrü kavgalarla geçirdin zavallı adam mı diyordu kendi kendine? Hüzünlü müydü? Aslında dünyayı değiştirebilirdik elimi tutmayı becerebilseydin mi diyordu sakince… Kaygılı mıydı? Şimdi seni affedip geri dönsem sana kısa bir süre sonra beni bir düşman gidi addedeceksin…

Söz veriyorum diye uzattım elimi… Birdenbire tavandan yere düşmeye başladım. Binlerce yıl sürdü sanki inişim… Yataktan düşmüşüm…

Bir aşk masalından kaçıyorum; bir masalın aşkından…

Bir yanıt yazın