Deniz Salman’ın esriklikle imtihanı!!!

Hayat imtihandır!...

Kim bilir diye başlayan bütün cümleler yanlıştır sevgili…

Süleyman mührü kime bıraktı?

“Ilık bir esinti gibi geçer bazı kadınlar alnımızdan…

Onsuz nece zaman geçerse geçsin birdenbire büyür kanımızdan…

Aklımızla sularız o hayali…

Benliğinizle büyütür, ruhunuzla demlersiniz yokluğunda dahi…

Her güzellikte ararsınız O’nu…

Dönüp dolaşıp O’na gelir keşmekeşinizdeki her soru…

Ağzınızdan dökülen her kelime O‘nun adıdır…

Zaman sanki hiç geçmeyen O’nun varlık anıdır…

Senin kadar hiç kimseyi sevmedim der kadın…

Bense hiç kimseyi sevmedim der adam…

Son kalan mabede dönersin… Kendine…

Umutsuzluk denizi, ümitsizlik batağı koyarsın O’nun adını…”

Bu topraklar kadim topraklardır. İnsanlığın kendini bilmeye başlamasından beri tırnaklarımızı bağrına sapladığımız, ağaçlarından evlerimizi, hayvanlarından yemeğimizi, bitkilerinden ilaçlarımızı hazır ettiğimiz topraklar. Bilgileri binlerce yıl öncesinden işlemiştir iliklerimize. Atasözleriyle aktarmıştır bize deneyimini, halılara dokumuştur tırnaklarını kanatasıya, türkülerine dizmiştir göz yaşları ile ve şiirleri ile yerden yere vurmuştur bizi. Gençlerimizi anlamak mümkün değil demeden edemeyeceğim burada. Çünkü; daha demini almamış bir çay gibi dinledikleri şarkılar, oysa Karadeniz’in ağıtları var, daha çekirdeğe dönmemiş mırıldandıkları melodiler oysa Arguvan’ın ağızları var ve daha toprağı olmayan saksı gibi söyledikleri şarkılardaki yaşananlar oysa dikenine bile âşık olunası Yozgat’ın bozlağı var. Dilerim Aşık Veysel’den bir nebze ışık almadan yaşamazlar bir hazine gibi bahşedilen hayatlarını. Bir soru gelip dayanıyor bunları düşünürken aklıma kaçınamadığım. Hiç yeri değil deseniz de dayanamayıp dillendireceğim; acaba o korkunç tırnaklarını böylemi geçiriyor mazlum milletlerin boyunlarına. Ama mazlum olmak ayıp değil mazlum kalmak suçtur. Mazlumuz diye ağlamak yerine biraz yukarılardan büyük resme bakmamak suçtur. “Kabahat senin demeye dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim.”

“Kırmızı bir aşk masalı gibi gece…”

“Sayfalar dolusu kelimeler dizdim usanmadan,

Köprü oldum bilinmeyenden bilinmeyene…”

“Kalbinin katılığı en büyük silahın oldu…”

“Küskünüm sana hayat, kalıplarımı kıramadan bıraktın beni…”

“Tuzaklar kur bana, gitmek mümkün olmasın senden uzağa…”

 “Karşı koydum bütün kurallarına ama ne zormuş savaşmak insanların saçmalıklarıyla…”

“Bir korkuluğun önünde diz çökmem asla…”

“Elleri yıllar sonra yan yana gelince gözlerim yaşardı…”

“Karşıma çık kelimeler yeterse yokluğunun kayıplarına…”

“Gözlerim boşluğa takılı kaldı,

Prangalı mahkûmun olmak istiyorum,

Prangalar tak Online Tombala Nasıl Oynanır ayaklarıma, boynuma boyunduruk…”

Bir aşk masalından kaçıyorum; bir masalın aşkından…

Bir yanıt yazın