Beyza Uluğturhan uyarıyor!

Beyza Uluğturhan uyarıyor!

Ergoterapist ve Psikolog Beyza Uluğturhan aileleri uyardı. Okul adaptasyon güçlükleri, DEHB tanısı ve aşırı hareketlilik ilişkisi ve sosyal kaçınma davranışı gösteren çocukların yaşadıkları zorlanmaların Duyu Bütünleme Problemleri ile çok yakından ilişkisi olduğunu vurguladı.

TherAbility Çocuk Gelişim ve Danışmanlık merkezinin kurucu ortaklarından Ergoterapist ve Psikolog Beyza Uluğturhan son yıllarda gelişen teknoloji, pandeminin devam eden olumsuz etkileri ve ekran maruziyetinin çocukların günlük yaşamdaki rollerini negatif etkilediğinden ve duyusal hassasiyetlerin davranışlara olumsuz yansımalarından bahsetti.

Her Aşırı Hareketli Çocuk DEHB Tanılı Değildir!

Hareket etmekten korkan, park ve bahçe gibi sosyal alanlardaki salıncak, kaydırak vb. materyalleri deneyimlemekten kaygılanan; yeni yerlere girdiğinde adaptasyon güçlükleri yaşayan, bedenini çevreye göre uyumlandırmakta zorlanan ve bunların sonucunda deneyimleme azlığına bağlı olarak sosyal kaçınma davranışları sergileyen çocukların sayısı her geçen gün artmakta. Ekran maruziyetinin çocukların hayatlarındaki olumsuz etkileri de düşünülür ise ekolali, uyku ve yeme problemleri, akran uyuşmazlıkları, davranış ve tik bozuklukları de maalesef sürece eşlik edebilmektedir. Değişen çağın da etkisi ile okula başlama yaşının 2 yaşa kadar indiğini göz önünde bulundurduğumuzda özelikle 2-6 yaş arası çocukların en önemli sosyal alanları olan okulda uyumlanma ve adaptasyon güçlükleri yaşamalarına sıkça şahit olmaktayız. Bununla beraber hem evde hem okulda sürekli hareket etmek isteyen, dikkat-odaklanma problemleri yaşayan, özellikle okulda aktivite geçişleri çok hızlı olup herhangi bir aktivitede uzun süre kalamayan, amacına uygun davranış sergileyemeyen ve bağlamdan kopan ; akran iletişiminde güçlük yaşayan, risk farkındalığı zayıf olup çok sık düşen çocukların sayısı da bir o kadar fazla. Özellikle aileleri çok yıpratan bu artmış aşırı hareketlilik toplum içerisinde herhangi bir test uygulanmadan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olarak nitelendirilse de hem sosyal çekingen hem de aşırı hareketli çocukların duyu bütünleme problemlerinden kaynaklı zorlanmalar yaşadıklarını kliniğimizde gözlemliyoruz.

 

Duyusal Modülasyon Güçlüğü Yaşayan Çocuklar Ev, Okul ve Farklı Sosyal Ortamlarda Diğer Çocuklara Göre Daha Fazla Problem Yaşamakta

İnsanlar duyular aracılığı ile çevreden ve kendi bedenlerinden duyusal uyaran alırlar ve bu süreç bir saniye bile durmadan devam eder. Bu duyusal uyaranlar; göz, kulak, ağız, burun, taktil (dokunma) ve vestibuler (hareket) reseptörleri üzerinden bedene giriş yaparlar. Bu uyaranların 6 farklı duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesine duyu süreci denir. Beyindeki bu sürecin ardından alınan bilgilerin merkezi sinir sistemi tarafından organize edilip, anlamlı hale getirilmesine ise algı süreci denir. Duyusal uyaran ihtiyaçlarının doğru karşılanmasına bağlı olarak çevreye uyum sağlanır. Bu nedenle duyusal sistem direkt olarak duygular, davranışlar ve sosyal-emosyonel katılım ile bağlantılıdır.

İnsanlar sürekli duyusal uyaranlara maruz kalmaktadır. Eğer tüm bu uyaranlar süzgeçten geçmeden algıya dönüştürülseydi çok ciddi problemler ile karşı karşıya kalınırdı. İşte bu noktada merkezi sinir sisteminin uyaran filtreleme görevi devreye girmektedir ve buna duyusal modülasyon denir.

Modülasyonda zorlanma yaşayan çocuklarda; duyusal hassasiyetler, aşırı hareketlilik veya hareket etmekten kaçınma, dikkat-odaklanma problemleri, amaca yönelik davranış gerçekleştirememe, üst bilişsel fonksiyon becerilerinde (plan yapma, organizasyon sağlama, fikir üretme ) zorlanmalar görülebilir. Modülasyonda zorlanma yaşayan çocuklar; çevrelerinden ve bedenlerinden gelen duyusal uyaranları doğru şekilde filtreleyemediklerinde problemler kendini gösterir. Merkezi sinir sistem yeterli aktive edilmediğinde ve modülasyonu doğru bir şekilde yapamadığında,duyusal uyarılma seviyesi sürekli değişkenlik gösterir. Bu durum iki şekilde sonuçlanabilir. Birincisi bağlama uygun olmayan artan aşırı hareketlilik; ikincisi ise hareketten kaygılanma ve sosyal kaçınmadır. Bu iki durumun da çocuklarda gelişmemesi için temel hedef; sabit ve çocuğa uygun hareket seviyesini yakalamak, odaklanma ve dikkat süresini uzatmak,  odaklanırken gereksiz uyaranları filtreleyip elimine edebilmek ve gerekli olan bilgileri alabilmek ve alınan bilgileri bağlama uygun kullanabilme davranışını geliştirmektir.

Yukarda bahsedilen tüm bu duyusal süreçlerin davranışlar ile direkt bağlantısı vardır. Duyular ve duygular iç içe olup birbirlerini domino taşı gibi etkileyebilmektedir. Bir çocuk duyusal hassasiyet yaşıyorsa duygusal stabilizasyon ve regülasyon sağlamada zorlanabileceği gibi duygusal olarak inişli çıkışlı ilerleyişi olan çocukların duyusal sistem aktivasyonunda problem varlığı düşünülebilir. Bu nedenle her hareketli çocuğa DEHB denilemeyeceği gibi her sosyal kaçıngan çocuğa da sosyal fobi var denilemez. İç içe geçen bu süreç çocukların günlük yaşam becerilerinde önemli zorlanmalara neden olmaya başlıyor ise işte bu noktada terapiler devreye girmektedir.

Kamil Hızer / Magazinname.com

Instagram: @kamilhizer

Bir yanıt yazın