Bugünde köşemde uzun bir aradan sonra izlediğim western türünün çok farklı bir örneği olan The Harder They Fall adlı filmini sizler için eleştireceğim.
Filmin senaristliklerini Jeymes Samuel ve Boaz Yakıin’in üstlendiği bu filmin yönetmenliğini yine senaristlerden biri olan Jeymes Samuel yapmış.
Filmde kimler yok ki. En başta İdris Elba olmak üzere Jonathan Majors, Edi Gathegi, RJ Cyler, DeWanda Wise, Delroy Lindo, Kevin Phillips ve Zzzie Beetz gibi isimler var. Ama bu isimlerin ortak bir özelliği var. Evet bu oyuncuların, hatta senaristlerin ve yönetmenin tek ortak özelliği siyahi olmaları.
Tüm bunların yanında filmde beyazlar sadece tüm film boyunca, bu arada filmin süresi de yaklaşık iki saatin üzerinde ve sadece iki kez figüran rollerinde kullanılmışlar. Hani böyle bir filmi beyazlar yapmış olsa veya kadronun tamamı beyazlardan oluşmuş olsa şu an dünya ırkçılık naraları atmakta olurdu.
Önce The Harder They Fall adlı filmimizin konusuna kısaca şöyle değinelim. Film daha henüz 10 yaşında iken Nat Love adlı kahramanımızın annesi ve babasının Rufus Back adlı bir kişi ve çetesi tarafından öldürülmesi ile başlıyor. Ve ardından uzun yıllar geçiyor. Anne ve babasını öldürülen Rufus ve çetesinin tüm üyelerini öldürmeye başlaması ve en sona Rufus’un kalmasına kadar gidiyor.
Tabi anne ve babasını öldüren çeteyi öldürürken Nat Love yalnız değildir. Kendisi de bir çete kurmuştur. Hem soygunlar yaparken aynı zamanda da ailesini katleden çete üyelerini tek tek veya gruplar halinde öldürülmesi anlatılırken filmde tabi aşkta var.
Filmi izlerken birden nedense aklıma ilk gelen bu gidişle biz de ülkemizde bazı yörelerimizde aşırı yaşanan kaçak ve göçmenlerin yanında toplumumuzun azınlık olarak kaldığımız ve yaşadığımız bazı sıkıntıları düşünmedim değil.
Neyse gelelim biz filmimize. Film klasik bir western filminin bir tık üzerinde. Aksiyon sahneleri bolca var. Yönetmen ve senaristler ikili gereksiz diyaloglarla filmi boğmamışlar. Tabi her filmde karşılaştığımız mantık hataları yok mu?
Olmaz olur mu!
Filmin son sahnelerine yakın başroldeki iki kadın karakterin tipik Amerikan filmlerindeki gibi silahlarını yere atarak yumruk yumruğa yaptıkları dövüş sahnesi gibi mesela.
Filmin müziklerini izleyici olarak farklı yani western dokusuna uygun beklerken müziklerin neredeyse tamamı rap müzik tarzında olması da filmi biraz daha sıra dışı kılmış.
Ama oyunculuklar bana göre mükemmel. Hele hele benim gibi İdris Elba hayranları için kendisinin olması bile yeterli. Kullanılan mekanlar, dekorlar bana göre neredeyse mükemmele yakındı.
Tabi bu film asla bir Django, İyi, Kötü ve Çirkin gibi filmlerle kıyaslanamaz. Böyle bir western beklentisiyle izleyecek herkes için film tam bir hayal kırıklığı.
Film hakkında bazı blog ve sinema ağırlıklı sitelerdeki yorumlara baktığımda okuduklarımla düşüncelerimin hiç örtüşmediğini fark etmedim değil.
Film bana göre eğlenceli bir film ve yaklaşık iki saati aşkın bir sürenin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Filmin kötü karakterleri karizmatik derecede karizma, iyi karakterleri de bir o kadar eğlenceli.
Siyahi karakterlerin olduğu filmlerde bana göre zevzek zevzek diyalogların bu filmde olmaması filmin bana göre en güzel yanlarından birisiydi.
Ama yazımın başlarında da söylediğim gibi bu filmi beyazlar, beyaz versiyonuyla yapmış olsalardı kesinlikle ırkçı damgasını yemiş olurlardı. Ama bunu siyahiler yapınca sinema dünyası filmi “Protest” olarak görmüş ve değerlendirmiş.
Tüm bunların yanında filmin sonlarında ciddi bir ters köşe film izleyicisini bekliyor.
Siz yazdıklarıma aldırmayın ve bu eğlenceli western filmini izleyin derim.
Kamil HIZER / Magazinname.com