Yazısına “Öncelikle doksan dokuz yıl evvel bize cumhuriyeti armağan eden Ata’mızın ışığının sonsuz olmasını diliyor ve hepimize onun aziz hatırasıyla, dolu dolu geçecek bir kasım ayı diliyorum. Seksen dört yıl önce olduğu gibi her zaman Ata’mızdan ve aziz hatırasından öğreneceğimiz çok şey var. Bu ay, yılı da tamamlamanın hazırlığında iken, hepimizin ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir konu ile karşınızdayım: Başarı. Klasik başarı tanımları ile sizlerin karşısında olmayacağım elbette. Başarıya birlikte çok farklı bir pencereden bakacağız. Bu ay sorumuz şu: Başarı için neden çok yönlü şeyle ilgilenmeliyiz? Evet, başarılı olmak için “çok yönlü” olmayı konuşacağız bu ay” açıklamasıyla başlayan Özgür Aksuna “Geçtiğimiz ay elime geçen bir çalışma, bu konu üzerine eğilme isteği uyandırdı bende. Yüzyıllardır var olan bir gerçeğin, yeniden yorumlanmasından bahsediyor gibiydi aslında. Başarılı olmak için tek bir alanda, istikrarlı çalışmalar sonucu elde edilen mi sonuç olarak görülmeliydi; yoksa yeniden revaçta olduğunu gözlemlediğimiz, birden fazla alanda kendini geliştirmiş ve o alanlarda yetkin olmak mı bizi başarı tanımına götürmeliydi?” diyerek hep örnek alacağımız Atatürk’ten ilhamla, bu soruya yazısında yanıt arıyor.
“Savaşta, ülkesi her şeyini kaybetmek üzere iken, pes etmeyip umut olmuş bir komutan, cephenin ortasında, eğitim kongreleri planlayıp o kongrelerle açıklayacağı kararları belirleyen bir öğretmen. Ülkesinin yeni vizyonunu belirleyen bir lider ve korkusuzca devam etmesi için, askerlerine örnek olan bir vizyoner. Hepsinin altından kalkan tek bir isim: Mustafa Kemal Atatürk. Peki, başarılı olması için neden bu kadar çok şeyle ilgilenmesi gerekti sizce?” sorusuyla başlayan Özgür Aksuna David Epstein’in çalışmasından bahsederek devam ediyor: “David Epstein “Çok Yönlü” ismini verdiği çalışmasını hazırlarken; profesyonel atletlerden tutun Nobel Ödülü sahiplerine kadar birçok başarılı insanın hayatlarını inceliyor. Bu incelemenin sonucu, erken uzmanlaşmanın kural değil istisna olduğunu kanıtlıyor. Küçük yaşta sazı eline almaktansa farklı konularla ilgilenerek yolunu geç bulanlar daha yaratıcı oluyor diyor; tek alanda uzmanlaşmış kişilerin göremedikleri bağlantıları daha kolay kurduklarını da ekliyor.”
Çalışmadan bahseden Özgür Aksuna “Çalışma da; çok yakın zamanda tenisi bırakıp emekli olan Roger Federer ve golf sporunun yaşayan efsanesi Tiger Woods’un başarı hikâyelerinden yola çıkılarak yapılan analizle başlıyor. Federer, içinde top olan veya olmayan birçok sporu yaptıktan sonra tenise karar vermişken; Woods, babası tarafından oldukça bilinçli ve programlı bir şekilde golf ile tanıştırılıyor. Uzmanlar, deneyim çeşitliliğinin, bir dala erken yönelmek kadar katkısı olduğunu söylüyor. Günümüzde uyaranların fazlalığı ve azalan odağımızın etkisi ile öğrenmekte yavaşladık. Bunun sonucunda da mesleklerin farklı farklı geri bildirimler aldığını gördük. Tek bir alanda uzman olmak artık cazip gelmemeye başladı. Öğrenmekte yavaşlasak da öğrenmeyi hızlandıran araçlar aracılığı ile birçok kolda öğrenmelerimiz arttı ve bu da esnek olmamızı sağladı. Epstein esnekliğin uyum sağlamayı kolaylaştırdığını söylüyor. “Bir ayağınız hep kendi dünyanızın dışında olsun.” diye de ekliyor…” şeklinde detayları ekliyor.
“Yapılan bir çalışma, kariyerinde erken uzmanlaşanların üniversite sonrası yüksek ücretli işlere başladıklarını; ama daha sonra uzmanlaşanlarınsa becerilerine ve kişiliklerine daha uygun işlerde çalışarak avantaj yakaladıklarını ortaya çıkardı” diyen Özgür Aksuna “Kuşkusuz, Tiger Woods’un erken gelişimine ve net hedeflerine sahip bireylere ihtiyaç duyulan alanlar da var ancak, teknoloji dünyayı her bireyin sadece küçük bir parçayı gördüğü, birbirine bağlı sistemlerin dev ağlarına doğru döndüren bir hale getirmişken geniş başlayıp gelişme kaydettikçe farklı deneyim ve perspektifleri benimseyen çeşitliliğe sahip insanlara da ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Yazısını dünyaca ünlü isimlerin başarılarında örneklerle bitiren Aksuna şunları söyledi:“David Beckham ve Michael Jordan başarıyı, çok çalışmaktan öte istikrar kelimesi ile tanımlıyorlar. Günde bin şut atmayı hedef haline getiren, başarının devamlılığı için başkası günde bin şut atarsa kendisinin bin bir şut atması gerektiğini düşünen, başarı için çok çalışmaktan daha fazlası gerektiğini savunan sporcular var. Bir de Thomas Edison, Lionel Messi, Oprah Winfrey, Marilyn Monroe, Jim Carrey gibi, başarısızlık hikâyelerinin ardından büyük başarılara ulaşan insanlar var ve hep aynı şeyi söylüyorlar: Yeter ki pes etme, işte o zaman başarı sana mutlaka bir şekilde ulaşacak. Bir Çin atasözünün dediği gibi: “Başarısızlık, başarıdan çok daha fazla şey öğretir.” Başarıya ulaşmak için atılması gereken ilk adım, başarmayı istemek ve çalışmaktan vazgeçmemektir. Hareket eden bir karınca, oturan bir öküzden daha fazla yol alır. O zaman artık başarı için harekete geçme zamanıdır.”